Ali Gültekin

13 Nisan 2015 Pazartesi

YEREL GAZETE


Kasaba, şehir, bölge, ülkelerde yaşanılanları topluma haber olarak baskı yaparak satan gazeteler yüzyıllardır insan yaşamında önemli bir yer etmiştir. Her biri farklı ihtiyaçlardan ortaya çıkan kitle iletişim araçlarından biri olan gazeteler yerel, bölgesel ve ulusal yayınlar olarak insanlara ulaşırlar.

TAŞRA BASINI-BASKISI
Türkiye’de ulusal basın yerel basının gelişimi sonucu ortaya çıktı.  İstanbul ve Ankara dışında yayımlanan gazetelere “taşra basını” ulusal gazetelerin ortaya çıkması ile ulaşımdan dolayı bölgelerde yaptığı baskıya“taşra baskısı”  söyleminin gelişmesi entelektüel çevreleri rahatsız edince ”Anadolu basını”  daha sonra vilayet gazeteleri ve  yerel basın olarak tanımlandı.
YEREL BASIN
Yerel basının gelişmiş dünya ülkelerinde ortaya koyduğu değerlerden dolayı devlet ve kurumlarınca desteklenerek okuyucu saygınlığı kazandırıldı. Bizim ülkemizde yerel basının kimsesiz bir çocuk gibi sıcak yuva arayışı sürüyor. Belde, ilçe, illerde günlük, haftalık, aylık… aralıklarla yayın hayatını sürdüren yerel gazetelerin sayısı suya yetişebilen Carette cretta kaplumbağa yavruları kadar azdır.
YEREL- GENEL KARMAŞASI
Zürafa gibi yükseklere boyun uzatarak ulusal haber yapınca “saygınlık”  kazanacağı yanılgısına düşen yerel gazetelerin çoğu gelişimini tamamlamadan yok oldular. Yerel gazeteler kendi doku uyumu içinde yayını temel aldığında hücrelerini yenileyerek gelişip güçlü bir vücut olur. Politik ve ticari sermaye çevresine yama olmaya çalışan yerel gazete doku uyumsuzluğundan dolayı dikiş tutturamazlar.
YEREL BASIN EVRİMİ
Osmanlı’dan Cumhuriyet tarihine kadar kapanıp açılan yerel gazeteler   1960  sonrası  vilayet gazeteleri adıyla evrimini tamamladı.  Yerel yönetimler kendi toplumuna götürdüğü hizmetler kadar başarı elde ederler. Yerel gazeteler kendi yerel haberlerinin gücü kadar okura ulaşır, güç elde eder, ilan ve reklam alabilirler.
ULUSAL -YEREL GAZETELER
Genelde ulusal basının sahipleri sermaye çevreleridir. Yerel basın bazı çevreler tarafından politik bir güç ve ticari bir işletme olarak ortaya sürülür. Bu gazeteler yavrusunu yiyen saldırgan kedi gibi kendi vücudunu tırmalayarak bedeninden yakaladığı bire ile beslenirler.
Yerel gazeteler: Dağıtım, kamu ve işletmelerden ilan, reklam temininde büyük zorluklar yaşamakta.  Ağırlıklı olarak yerel basını ileri teknoloji ve tecrübeli çalışanları bulmakta zorlanırlar. Yerel gazetenin etik olarak yaşama şansı okunurluğu sağlamak, okura ulaşmak, yerel haberleri sayfalarına taşımaktır.
OKUMA ALIŞKANLIKLARIMIZ
Okuma alışkanlıkları gazeteleri desteklerOkuma alışkanlığı ülkenin ekonomik gücüne bağlı bir gelişme veya gerileme değildir. Okuma alışkanlığı bir devlet politikasıdır. Eğitimin parasız olduğu ülkelerde gazete okuma alışkanlığı yüzde 90 ları buluyor. Türkiye’de yayımlanan ulusal gazetelerin tümünün baskı sayısı Almanya’da çıkan sadece bir ulusal gazetenin baskı sayısını yakalayamıyor. Bu ülkenin yerel gazeteleri ile bizim ülkemizin yerel gazetelerini karşılaştırmak içimizi acıtacağından oranlamak bile istemiyorum.
GELİŞME VE TEKNOLOJİ
Teknolojik gelişme, özellikle kitle iletişim araçlarının üretiminde büyük kolaylıklar sağladı. Fotoğraf, haber akışı, sayfa yapımı, iletişim, baskı kalitesi gibi yöntemler ile kolaylaştı. İyi bir bilgisayar ve yazıcıya sahip bunların kullanımını bilenler “gazete” basabilir. Bu “gazeteler” okuyucu bağı kura bilir mi? Bunun cevabı gönül isterdi ki evet olsun. Maalesef bizim ülkemizde magazin, spor haberleri, promosyonlar ile buluyor.
YEREL BASIN VE DEVLET
Yetersiz tirajlar, niteliksiz ucuz işçi çalıştırılması, çalışanların eğitimine önem verilmemesi,  zayıf içerik, promosyon kampanyaları ile varlığını sürdüren ulusal basın yerel basına ve okuyucuya büyük zararlar vermekte.
Devlet ve kurumları, bu anlayışı ilan ve reklamlar ile desteklerken yerel basına gereken ilgi ve desteği göstermiyor. Yerel gazeteler: Resmi ilan ve reklamları almak için harcayacağı enerjiyi gazete içeriği, sayfalarına yerel haber koyma ve okuyucusu ile “aile bağları” kurmak için harcayarak bütünleşip güçlenmelidir.
Hadi hayırlısı…

HAS(!)TANELER

Ateşimiz olduğunda başımıza buz, terlediğimizde sırtımıza havlu koyarak anne, baba şevketi görerek aile sıcaklığı içinde insanca yaşamayı kim istemez?  “Arkamda devletim var” diyerek öz güven içinde yaşamayı kim istemez? Devletin sıcak sevgisi içinde sağlıklı yaşamayı kim istemez.
DEVLET BABA
“Devlet baba” ismi karlı dağlar kadar yüce, güven hissi veriyor.  Çalışarak kazandıklarımızın bir miktarını sağlık, eğitim, güvelik… insanca yaşamamız için oluşturduğumuz devlet yönetimine veririz. Devletimizin bizi koruyup kollamasını bekleriz. Koruyup kollanıyor muyuz? Aile sıcaklığı yaşıyor muyuz?
-Çekirdek ailede gördüğümüz ilgiyi büyük ailemizden (devlet) görebiliyor muyuz?
-Sorun yaşadığımızda bize kucak açıyor mu?
-Kapısını çaldığımızda bize şefkat gösteriyor mu?
-Kendimizi güvende hissedebiliyor muyuz?
-Güven içinde sağlıklı yaşıyor muyuz?
HASTANELERİMİZ
Anne, baba şefkatinin saramadığı yaralarımız oluyor. Bu durumda çekirdek ailelerimizin bütünlüğü ile ortaya çıkan büyük ailemiz olan devletimizden sevgi şefkat bekliyoruz. Eğitim için okullar açan, sağlığımız için hastaneler yapan devletimizden bedelsiz hizmet bekliyoruz. Hastane kapısına ilk vardığımızda hemşirenin sus resmine bakarak susuyor, bir daha konuşamıyoruz. Devletimiz öyle buyurmuşsa konuşmak bizim ne haddimize. Askeri kışla gibi her köşede bir güvelik elamanları gık çıkar da gör bakalım halin nice olur.
-Kırık dökük, çatlak hastane binalarına susuyoruz.
-Doktor muayenesi sırasında dizlerimiz titreyerek susuyoruz.
-Tahliller için oradan oraya koşturma karmaşasına boyun eğerek susuyoruz.
-Hasta odaları ve donanımının, sağlıksız ortamına aldırmadan susuyoruz.
-Kan arama anonsları arasında uygun kan vericilerinin peşi sıra koşarak susuyoruz.
-Dışarıdan ilaç alma çilesi içinde susuyoruz.
-Devletimizin yetersiz elaman açığını refakatçi ile kapatarak susuyoruz.
-Araç parkı yeri için cebelleşerek susuyoruz.
-İlaç almaya, ek ödemelere, kan tahlilleri çilelerine susuyoruz.
Susuyorum!
Susuyorsun!
Susuyoruz!
BU NEYİN ZULMÜ?
Manisa hastaneleri: Canla başla çalışan hastane yöneticilerin yasalar karşısındaki çaresizliklerini biliyoruz. Çalışanların çalışma koşullarını görüyoruz. Hastane binalarımızın dış görünümüne bakınca içini tahmin edebiliyoruz. Manisa’ya yakışıyor mu? Devletimize yakışıyor mu? Bizlere yakışıyor mu?
DEVLET KİM İÇİN?
Bütün bu acılar neden? Neden bizim insanca yaşayabileceğimiz koşullar yaratılmıyor? Devleti var eden bizler değil miyiz? Biz sağlıksız yaşarken devletimiz sağlıklı yaşayabilir mi?
TAŞERON SAĞLIK
Sağlıkta taşeron olur mu?  Sağlıkta döner sermaye olur mu? Yaka kartlarında temizlik elemanı yazan çalışanların hastabakıcılık görevi yapmaları niye? Hastane çalışanlarının çalışma koşulları, hasta odalarındaki donanım içinizi acıtıyor mu? Hastaneler devletimize ödediğimiz vergilerimizden kaynak ayrılarak bize sağlık hizmeti vermeleri için kurulmadılar mı?
NEDEN REFAKATÇİ?
Sağlık sorunlarını çözen hiçbir ülkede refakatçi uygulaması göremezsiniz. Hastalara hastanede kaldıkları sürece tüm hizmetler hastane çalışanlarınca verilir. Refakatçi hangi sağlık bilgisi ile hastaya refakat eder? Hastaya refakat edenler ne kadar sağlıklı kişiler? Bulaşıcı virüs taşıyan birinin hastanede refakatçi olmasının sonuçları ne olur? Devletin hasta bakıcısı, hemşiresi ne için var?
"HARABELERİN SAĞLIĞI"
Hastane binalarının dökülmüş dış boyaları, sarkan elektrik kabloları, görüntü kirliliği yaratan klima motorları, dökülen çatı kiremitleri, araç parkı karmaşası… Doktor, Hemşire ve diğerlerinin çalışma koşulları, hasta odalarının durumları, donanım yetersizliği… Bize sağlık hizmeti alacağımız güvencesi verir mi? Kocaman levhalarla hastane yazmak binayı hastane yapıyor ise söyleyecek sözümüz olmaz. Devleti var eden insan ise insanın devlet için önemi ne? Hastalıklı toplumun sağlıklı devleti olur mu?
Hadi hayırlısı… 

AYRIŞMAYA KARŞI BÜTÜNLEŞ

Bazen uçuk pembe, bazen gökkuşağı rengini alır düşlerimiz. Bazen gök mavisi olur hayallerimiz. Doğa güzelliği, toprak kokusu, vatan sevgisi içinde huzuru yaşarız. Canlılar eşleşir, birleşir, ortak yaşamlar kurarak çoğalırlar.
GRİ OLALIM!
Güneşin bedenimize vurduğu yerin diğer tarafına gri gölgemiz düşer.
Gri özü itibarı ile  siyah ile beyazın ortasında  bir renk. Gri, farklı renklerin uyum içinde karışımı ile  ortaya çıkan bir renk tonu. Siyah ve beyaz iki zıt rengin karışımı sonucu gri ortaya çıkabiliyor. İnsanlık farklı renkleri ile ayrışacağına gri tonda birleşse ne kaybeder?
KAZANIRIZ!
Farklılıklarımızı algılayıp hoş görü içinde bütünleşerek kazanırız. Kültürel değerlerimizi harmanlayarak kazanırız. Bilgilerimizi kararak yaratıcı bilinç kazanırız. İnançlarımızı, düşüncelerimizi özgürce ifade ettiğimizde kazanırız. Ulus, milliyet, ırk üstünlüğü yerine insani değerlerimizi öne çıkarmayı başarabilirsek kazanırız.
NELER OLUYOR?
Düğmeye nereden basıldı? Birden Türkiye semalarında kara bulutlar oluşup, sis çöktü. 
-Savıcının başına silah dayayarak bir davanın adaleti aranır mı?
-Toplumsal duyarlılık gösterilen davalar kişisel yöntemler ile neden itibarsızlaştırılır?
BU NEYİN TELAŞI?
Sanayi, borsa, milli gelir, can güvenliği, terör eylemleri... Türkiye'ye ne getirecek? Terör karmaşası bizlerden ne götürecek?  -Nükleer santral yasasının zamanı mı?
- Adalet saraylarına avukatların adliye girişlerine getirilen değişik uygulamanın zamanı mı?
-Basın yasağı uygulamanın  zamanı mı? 
-Terör, terör saldırıları baskı ve yasaklar ile önlenebilinir mi? 
Tam da seçim sürecinde yaratılmak istenilen karmaşaya karşı bağımsız, güçlü, özgür, Türkiye'yi  toplumsal duyarlılık ve bütünlük içinde savunmak gerekmez mi?
NEDEN?
-Saatlerce Türkiye'de elektrik kesiliyor.
-Adliye binası basılarak Savcı rehin alınıyor.
-Ne idüğü belli olmayan, ne söylediği anlaşılmayan, elinde ne anlama geldiği bilinmeyen "bir bayrak" ile AK Parti ilçe binasına giriyor. 
-Polis karakoluna ateş açılıp bomba atılıyor.
-İktidar muhalefet çözümsüz kavramlar üzerinden cebelleşiyor
-Türkiye karışıyor.
-Toplum "Kutuplaşıyor"
AYRIŞMA BİRLEŞ
Sınırlarımıza komşu ülkelerde ulus, inanç, kabile, aşiret ... ayrışmaları devam ediyor.. Kan deryası içinde; Emirlikler, Beylikler, sözde devletler kuruluyor. İnanç, mezhep, ulus, milliyet ayrışmaları alabildiğine körükleniyor. Medeniyetin doğduğu topraklarda insanlık dışı uygulamalar sahneleniyor. Yanı başımızda üzerimize doğru gelen dumanlı havada kurtlara yem olacağımıza birleşerek dağıtmamız gerekmez mi? Bir adım ötemizde seyreden bu acıları yaşamak yerine daha çok birleşmeye, bütünleşmeye, kardeşçe yaşamaya sarılmamız gerekmez mi? Ölümler, acılar, göz yaşları, kan ile kimi besliyoruz?
GRİ OLMAK!
-Birlikte yaşam içinde
-Dünya görüşünde
-Günlük yaşamda
-İş yaşamında
-Okul yaşamında
-Komşulukta
-Sevgide
-Aşkta
Güzel bir dünya için gri olmak gerek.
BÜTÜNLEŞMEK GEREK!
Din, mezhep, renk, dil... farklılıklarımıza hoşgörü ile yaklaşarak bütünleşmeliyiz. Ulus, milliyet farklılıklarımızı öne çıkarmadan insani değerlerimiz üzerinden bütünleşmeliyiz. Ülke bütünlüğümüzü savunarak eşit sosyal siyasal haklar üzerinden bütünleşmeliyiz. Özgürlüklerimiz ve demokratik haklarımız üzerinde bütünleşmeliyiz. İnsan olmamızın gereği bütünleşmeliyiz.
GRİ OLMAK GEREK
-Cinsiyet farklılıklarımıza rağmen gri olmak gerek.
-Farklı yaşam tarzımıza rağmen gri olmak gerek. 
-Tüm renkleri bir arada yaşatmak için gri olmak gerek
-İnsanlıktan savrulmamak için gri olmak gerek
-Savaşmamak için gri olmak gerek.
-Ayrışmamak için gri olmak gerek
Mevsim bahar. Vatanımızın her toprağında rengarenk güller açtı. Doğa tüm renkleri ile bereketini canlılara sunuyor. Dünya güzelliklerini birlikte yaşamak için bize sunarken, bizlerin bütünleşmesi, birleşmesi gerekmez mi?
Hadi hayırlısı...

AVRUPA ORDUSU PROVALARI


Ali GÜLTEKİN
Doğu Avrupa’da Rusya’ya karşı koordineli “Savaş Kazanı” kaynatılıyor. Bugün Avrupa ülkeleri topyekun stratejik savaşa hazırlanırken Rusya Avrupa ülkelerinin yaşam damarı olan enerji ile mevzi savunuyor.
Rusya'nın yumuşak karınlarından birinde cephe açan ABD, hafta içinde Baltık ülkelerine üç bin asker gönderme kararı aldı. Diğer taraftan NATO Baltık Bölgesinde ve Karadeniz’de tatbikatlarını yoğunlaştırırken, bölge ülkeleri de hızla silahlandırılıyor. Bir diğer taraftan AB Doğu Avrupa ülkeleri içinde konumlanmaya başladı. Sahaya atılan top kimin kalesine girer belli değil.
AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker: Avrupalılar ortak bir orduyla, Avrupa değerlerini savunacağına vurgu yapan bir açıklama ile Rusya’ya açık bir mesaj verdi. Bu açıklama Almanya’da yayınlanan Welt am Sonntag gazetesine 08 Mart 2015 tarihinde yer aldı. Juncker, her ne kadar Avrupa ordusunun Avrupa'nın değerlerini koruyacağına vurgu yapsa da gerçek Doğu Avrupa ülkelerinde söz sahibi, enerji pazarında ortak, stratejik mevziler kazanmayı amaçladıkları her hali ile ortada.
AVRUPA ORDUSUNA MERKEL'DEN DESTEK
Juncker’in Avrupa ordusu için yaptığı çağrı en çok Almanya’da memnuniyetle karşılandı. Başbakan Angela Merkel’den koalisyon ortağı Sosyal Demokratlara kadar pek çok kesim “yüzde 100 destek” içerikli açıklamalarda bulundular. Böylesine bir ordunun ABD ve NATO ile arayı açacağını endişesini taşıyanlar bu sürecin hızlandırılmasına karşı çıkıyorlar. Tüm bu gelişmeler ışığında Avrupa ordusunun kurulması mümkün mü? Avrupa ordusu kurulduğunda dünya politikalarında ne değişecek?
AVRUPA ORDUSU HAYALİ YENİ Mİ?
Aslına bakarsanız Avrupa ordusu önerisi yeni değil. Bu nedenle Juncker’in keşfettiği dahi bir fikir hiç değil. Yıllardır yürütülen Avrupa ordusu projesinin Juncker tarafından dillendirilmesi ile dünya gündemine sokularak denge hesapları yapılıyor.
Yıllardır değişik biçimlerde ve düzeylerde Avrupa ordusu talebi Alman politikacılar tarafından dillendiriliyor. İkinci dünya savaşı içinde fırınlarda yanan insanların külleri hala soğumadan Almanya kendi ordusunu kurma söylemine cesaret edemiyor. “Alman ordusu” (Bundeswehr) yerine “Avrupa ordusu” olarak dillendirilerek hareketin başını çekme görevini üstlenmeyi amaçladığı açıkça ortada. Bir başka açıdan bakıldığında Alman sermayesinin çıkarlarını “Alman ordusu” ile savunması geçmişteki yaşanılanlardan dolayı mümkün gözükmüyor. Bu nedende diğer Avrupa ülkelerinin de sürece dahil ederek pastadan büyük pay alma peşinde. ABD-Fransa ikilisinin gücü ve çıkarlarını göz önüne aldığımızda bu ne kadar hayata geçer bekleyip göreceğiz.
ALMAN FRANSIZ İTİFAKI
Avrupa ordusunun ilk temeli sayılabilecek adım 2004’de Alman-Fransız ittifakıyla kurulan acil müdahale gücü “AB Battle Group” ile atıldı. Sözde 2007’den bu yana görevde olan grup bugüne kadar bir görev üstlenerek ortaya çıkmadı. Aktif olarak görev almamasının nedenleri nedir? Fransa bu grubu Afrika’daki eski sömürgelerinde, Almanya Doğu Avrupa’da kullanmak istiyor. Her ülkenin kendi çıkarlarına göre “ortak gücü” kullanmak istemesi ile uzlaşı sağlanamadı. AB Battle Group, Fransa için Eyfel kulesi, Almanya için Dom kilisesi kadar değerli.
Avrupa ile Rusya arasına yerleştirilmek istenen böylesine bir orduya karşı Rusya'nın sesiz kalmayacağı gibi ABD'nin de tarafsız kalacağı beklenilemez. Pek çok ülkenin Almanya’nın çıkarlarına göre kurulan bir orduya karşı çıkacağı kuşkusu sürekli kupa ası olarak masaya atılıyor. Bunun farkında olan Almanya şimdiden AB'nin bütün ülkelerinin sürece katılmak zorunda olmadığı, kararın illa da AB ülkelerinin oy birliği ile alınmasına gerek bulunmadığına vurgu yaparak tartışmayı geniş yelpazeye yaymak istemiyor.
Bu ne anlama geliyor? Avrupa ordusu yerine markası “Alman Malı” (Made in Germany) olan, bir kaç AB ülkesinin katılımıyla küçük bir ordu kurulması çabası harcanıyor. Böylesi bir ordunun, ABD ile Rusya’nın başını çektiği dünyadaki iki cephe arasında üçüncü güç olur mu? Avrupa ordusu sevdası ile Almanca uykuya dalanlar Rusça rüya ile uyanarak Türk rüya tabiplerine yorumlatırlar mı? Bu seçenek Rus ruletinden daha iyi gibi gözüküyor.
MÜTTEFİK CEPHE
Biz her nereden bakarsak bakalım. ABD Rusya’ya karşı Baltık ülkeleri ve Ukrayna üzerinden büyük bir askeri yığınak yapıyor. Bu gelişme her an sıcak çatışma ortamı yaratabilir. Her ne kadar Fransa gerçeği ve AB ittifakı cephe örgütleniyor olsa da Almanya AB içinde güçlü bir mevzi inşa ederek bölgede ABD’ye karşı gücünü ortaya koymayı amaçlıyor. Rusya tarihsel misyonu sürdürme ve Doğu Avrupa mevzilerini savunmakta kararlı.
HAYAL DEĞİL!
Bütün "it dalaşına" karşı; Ezilen, sömürülen, işgal altında yaşayan yoksul dünya halkları birleşerek ortak talepleri için ayağa kalkıp dördüncü bir güç olarak ortaya çıkarak küresel sömürgeci güçlerin savaş planlarını bozarak dünya halklarının kardeşliğini gerçekleştirebilir mi?
Hadi hayırlısı...

MANİSA BELEDİYE MECLİSİNDE KAVGA VAR

Obasya’nın annacında Ortaköy’de aşam oldu. Böğrü ağrıyan Kunduracı Hasan böğün çitlenin üzerine inleyerek uzandı. Deli tandır çatırdayarak yanıyor. Televizyon haberlerinden “Manisa meclisinde kavga var” anonsunu duyan Kunduracı Hasan aniden doğruldu. Görüntüler yakın çekim ekrana geldi. Bir anda böğrünün ağrısına aldırmadan romatizma sızıları çektiği sol kolunu gayri ihtiyari havaya kaldırıp “hayde bre Efeler”  diyerek avazının çıktığı kadarı bağırdı. Yaygının üzerinde dıngılmakta olan Hasan'ın eşi Ayşe kadın yerinden doğruldu. Kunduracı Hasan elindeki su şişesini sıpıtmak üzere olan partilisini ekranda görünce “hayde bree fıydırıver  elindeki şişeyi şu adamın kafasına.”  Sesler yükselince yan odada henüz uykuya dalmış olan Efecan yatağından fırlayarak salona geldi.
Ayşe kadın: Kimi kime kırdırıyon lenn.
Kunduracı Hasan: (Ayşe kadını duymadı) Sumsuğu patlat lenn şu cavıra
Efecan: Buba Televizyon’da Fenerin maçı mı var?
Kunduracı Hasan: Belediye Meclisi üyelerinin  maçı var.
Ayşe kadın: Hasan, git önküyüzünü yuuka gel. Sırtındakini de değiştir. Koş baken.
Kunduracı Hasan: Goşu Memet emmini bi ünleyive bizim oğlan  
Efecan: Hinci buba
Yan evde haberleri izleyen Enişber Memet gocukapı’dan gelen sesi duyarak gocukapı’yı açtığında Efecan’ı görünce Kunduracı Hasan’ın kendini çağırdığını anlayarak yan Efecan ile yan eve geçti.ona geçerek yaygı’nın üzerine oturdu. Ayşe kadın yerinden kalkarak çilte’nin üzerinde oturan Hasan’ın yanına gitti.
Ayşe kadın: Höle gayvee baken bende otuyom yanıne lenn
Kunduracı Hasan: Gıı sen hişdamma yettin gari gaçıl
Enişber Memet: Hasan efendi senin partililer bizimkilerini mecliste gaktırıverdiler. Hindi nolecek?
Kunduracı Hasan: Beni bak, biyo sizinkiler tepiyo
Enişber Memet: Hasan sizin partililer ecinni, ebeş bizim şişe suyumuzu aldılar.
Kunduracı Hasan: Lenn o su değil "molotof"
Enişber Memet: Dee urda dur baken. Vere vere konuşuyon.
Kunduracı Hasan: Badırdıyon Memet. 
Ayşe kadın: Negıda su?
Enişber Memet: Gurna’da su mu bitti lenn! Cimık suden fırtına kopardınız.
Kunduracı Hasan: Ebeş konuşma. Senin partin hırt, ecinni kaynıyor.
Hatice kadın: Abuu!
Kunduracı Hasan:  Bak! Şinik kafalının hönkürmesine bak.  
Hatice kadın: Lenn şu zartlak kimin partisinden? Emme ben buna gayıl olmam. Çapar herif cavır gibi vuruyor. Neyi üleşemiyorlar?
Kunduracı Hasan: Yamani eyi osun
Ayşe kadın: Hökümat nerede?
Kunduracı Hasan: Gıı hökümat biziz biz
Ayşe kadın: Lenn gaari benden oy alvicenizmi ?
Kunduracı Hasan: Hinci senin nigada oyun var?
Enişber Memet: Hasan! Nedipdurung?
Ayşe kadın: Dabıyatınız bozuk sizin.
Kunduracı Hasan: Enee! 
Ayşe kadın: Arkıdeş Belediye Meclisini gatmek için  akil insan gerek.
Efecan: Exploit…! Helal be buba ne kahramanlar seçmişsiniz meclise. Boks, kik boks, kafes dövüşcüsü...  Ooo yeeaaa! Meclise kaması, gümüş tütün tabakası, kehribar tespihi ile birkaç tanede Efe’de gönderebilseydik ne renkli olurdu.
Siz neyin kavgası kim için veriyorsunuz?  Halk sizleri mecliste bu çirkin görüntüleri sergilemek için mi seçti? Manisa’ya yakıştı mı? Siz milleti temsil etme görevini bu çirkin görüntüleri sergilemek için mi aldınız?
Kavga, rant, kırmızı kart ile Manisa yö-ne-ti-le-mez.
Hadi hayırlısı

MANİSA 2015 VEKİLLERİ

Manisa genel seçimlere hazırlanıyor. Manisa büyük şehir olma gelişimini tamamlamak için emekliyor. Manisa söz verilen yatırımlarının hayata geçirilmesini bekliyor.
Cumhuriyet Halk partisi (CHP)üyeleri ile  ön seçim yaparak Manisa  adaylarını belirledi. Halkların Demokratik Partisi (HDP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP),  AK Parti  (AKP) genel merkezlerce illere Milletvekili adayları atadılar. Atamalara eğilim, temayül yoklamaları gibi sıfatlar kazandırarak “parti üyelerine söz hakkı verdik” algısını yaratmak için çaba harcasalar da “kral çıplak” dedirtemediler. Parti üyelerinin kendi Milletvekili adaylarını kendisinin belirleme haklarını ellerinden aldılar.
CHP, seçmeni Milletvekili adayını Manisa’da ön seçim ile belirledi. CHP’nin bu tutumu elbette demokrasi adına diğer partilerin üç adım önüne geçmesi demektir. CHP bu çalışmasını bir adım daha öne taşımalı. Sadece akraba, ahbap, dostları partiye kayıt etme onların oyunu alma anlayışından vaaz geçmeli. Siyasete katılmak için parti kapısını çalan üyelere kapısını açıp, insanların kapısını çalmalı. CHP bunu yaptığında ön seçime katılma oranı % 51 seviyelerinden daha üst seviyelere çıkmaz mı? Siyasi bilinci gelişmemiş, partilerin kapısını, yapısını bilmez insanların feodal bağlar ile kazanılan üyeler partilere ne katkı sağlarlar?  Bu hem üyeye saygısızlık hem de partinin gelişimini engellemek olmaz mı?
NE YAPMALI?
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP),  AK Parti  (AKP) üyelerini “aldatan” eğilim, temayül yoklamaları gibi tutumları bırakmalı. Siyasal yaşam alanlarını tabana açarak parti içinde bireyin söz hakkına yer vermeli. Partiler, üyelerin partiye katılımları ve partiye taşıdıkları bilgiler içinde gelişir güçlenirler. Gençlerden “korkmak”, karanlık dehlizlerde beyin okuması sorgusu, asalet tasdiki yerine onların ışığından faydalanmak daha hayrımıza olmaz mı?
MANİSA İÇİN!
CHP, 1. Sıra adayı Özgür Özel’in tecrübesi, çalışkanlığı, Manisa mücadelesi partili partisiz tüm Manisalıların saygı ve sevgisini kazanmış olmasına kim karşı çıkabilir? Bülent Arınç’ın parti ve hükümet içindeki konumundan dolayı Manisa’yı tanıtma, sunduğu katkılardan bundan böyle yoksun kalabiliriz endişesini kim taşımıyor olabilir?
NELER OLACAK?
Türkiye seçim sonuçları sandıktan nasıl çıkacak? Sandıktan birinci çıkacak veya muhtemel koalisyon içinde yer alacak partilerden seçilecek Manisa vekilleri bize ne kazandıracak? Manisa kazanımlarını Özgür Özel üzerinden sürdürmeye devam edebilecek mi? Mevcut hükümet içinde Manisa için “etkin” vekillerin kayıplarını uzun dönem Manisa’da iktidar partisinin il başkanlığı yapmış Murat Baybatur’un tecrübeleri üzerinden kapayabilecek mi? Manisa Barosu Başkanlığı yapmış Manisa’yı tanıyan Av. Zeynel Balkız birikimi Manisa’ya yansıyacak mı? Halkların Demokratik Partisi Manisa 1. Sıra adayı Ali Afatlı Manisa’ya nasıl bir zenginlik katacak? Bütün bunları bekleyip göreceğiz.
NASIL OLMALI?
Bir: İnsanlar siyaset içinde yaşamın her alanında yer almalı.
İki: Özgürlük mücadelesinin güçlenmesi için partiler yasası ve parti içi demokrasi mücadelesinin geliştirilerek tabanın söz ve karar sahibi olmasının sağlanması.  Manisa’ya atanan vekillere oy verme yerine seçmenin kendi sorunlarını meclise taşıyacağına inandığı vekili seçme hakkını kazanma mücadelesi vermeli.
Üç: Manisalılaşarak Manisa’nın sorunlarını belirlemek için birleşmeli. Ortak sorunlarımıza ortak çözüm yaratmak için bütünleşmeli.
Dört: Manisa Milletvekilleri seçim sürecinde Manisa’yı öne çıkararak Manisa kazanımlarını gözeterek demokrasi yarışını sürdürmeliler.
Beş: Eşit sosyal siyasal haklar mücadelesini sonuna kadar savunarak, önce kendimizi özgürleştirmeliyiz.
SONUÇ OLARAK
Ülke demokrasilerini yaratmak, güçlendirmek, sürdürmek için kendi durduğumuz yerden başlamak gerekiyor. Tohum buluştuğu toprak içinde filizlenir. Yaşamını sürdürmesi için suya, havaya ihtiyaç duyar. Demokrasi için can suyu taşıyacak olan bireyler kendi yaşam alanlarını özgürleştirerek, ülke demokrasisini güçlendirme, vatan bütünlüğünü koruma, hak ve hukuk eşitliği içinde insanca birlikte yaşama mücadelesini vererek, dünya halkları ile bütünleşmelidirler.
Hadi hayırlısı…