Ali Gültekin

8 Mart 2020 Pazar

ÖLÜMLERİ SAYARKEN!!!


23:33 - 05/03/2020
Basın, şehit haberi gelir mi diyerek hazır kıta bekliyor. Çocukları, Suriye, Libya’da asker olan aileler her an kapıları çalınacak acısı içinde geceleri gözlerine uyku girmiyor. Gündüzleri pencere perdelerini titreyen parmakları ile  aralayarak şehit haberleri veren askeri heyetin gelmemesi için  dua ederek  buğulu gözler ile yollara bakıyorlar.
Sloganlar atıp, ajitasyonlar çekip, ateşli savaş, çatışma… Konuşması yapanlar bu acıyı  anlayamazlar.
Anlamadılar!
Anlamıyorlar!
Umursamıyorlar…
Çatışmalarda, savaşlarda… Onların çocukları ölmüyor. Ateş düştüğü yerde alevlenerek en yakınlarını kavuruyor.
Küresel sermaye: Silah, teknoloji… Satmak, ekonomik ve siyasi bağımlılık yaratmak, çatışmaları, savaşı büyütmek hevesinde. Tırnaklarını bir birine sürterek; daha çok silah satmak, kazanım sağlamak için  ölümler istiyor.
Ateş düşen ocaklardan hala ağıtlar, feryatlar  yükselerek Türkiye semalarına dağılıyor.
Siyaset hala ölümler, çatışmalar, dış ve iç politika üzerinden sert söylemler içinde. Milli siyaset  zemininde buluşamıyorlar.
…Asker şehit olduğunda öfkeler dağlara vuruyor.
Suriye’de rejimine ait… Askeri öldürüldüğü duyulduğunda  alkışlar deniz aşrı duyuluyor.
Yunan hududunda göçmenler öldürüldü…
Yuhh! “Biz besledik, onlar öldürüyor.” Sesleri AB coğrafyasına ulaşıyor.
Türkiye coğrafyası üzerinde yaşayan Suriyeli göçmenler kimin organize ettiği açıklanmayan bedava otobüsler ile AB kara ve deniz hudutlarına taşınıyor.
Dört kişilik botlara onlarca kişinin binerek denize açılmasına şehirdi kalınarak “Rastgele”   deniliyor.
ÖLÜMLER NİYE?
Kim ölüyor?
Türk askeri
Suriye hükümeti askerleri
Suriye vatandaşları…
Mesele ne?
Küresel güçlerin;  Petrol, gaz, stratejik alanlar yaratarak askeri üstler… kurması
Ne üzerinde anlaşılmıyor?
Suriye’nin İdlib şehri
Bu şehrin önemi ne?
İdlib, Esat hükümetine karşı savaşan küresel güçlerin paravan radikal terör
örgütlerinin en son kalesi olması.
Asıl mesele:
Bu, Türkiye’yi niye ilgilendiriyor?
Bu Rusya’yı niye ilgilendirir?
Bu Amerika’yı niye ilgilendiriyor?
Bu AB ülkelerini niye ilgilendiriyor?
Amerika askeri ölüyor mu?
Rusya Askeri ölüyor mu?
AB Askeri ölüyor mu?
ABD, Rusya, AB  ay ışığında Suriye karanlığından çekildiler.
Ellerinde viski, votka kadehleri, ağızlarında puroları ile sırıtarak kaptan köşkünde ölümleri seyrediyorlar.
Ölenler kim?
Türk ve Suriye askeri, Suriye’nin yoksul halkları.
İki komşu ülke arasındaki çelişki, düşmanlık, anlaşamama niye?
Biliniyor mu?
Konuşuluyor mu?
Görüşüyor mu?
Buluşuluyor mu?
İç politikaya ne demeli!
Türkiye’nin ortak Suriye Politikası var mı?
Dolar kaç lira?
Euro kaç lira?
Corona  virüsü  önlemi  ve mücadelesi ne durumda?
Ya! Ekonomi…
SONUÇ OLARAK!
Ölümleri; “sizden, bizden” saymak yerine ölümleri durdurmak için çaba harcanmalı.
Nasıl ki, Rusya, Almanya, ABD, İran,Türkiye kendi politikasını kendisi belirliyorsa, hiçbir ülke Suriye’ye demokrasi taşıma hevesi ve girişimi içinde olmamalı.  Küresel güçler Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde baharı gösterip, kar boran  ile kışa çevirdiklerini tüm dünya  görüldü.
Tüm güçler Suriye’den çekilerek  halklar  kendi kaderlerini kendileri belirlemeliler.
Türkiye halklarına düşen tek sorumluluk:  Her nerede ortaya çıkarsa; Kendi toprak bütünlüğünü koruyarak, çatışmaya, ayrışmaya, harbe, cenge karşı olmalı.  Küresel  güçlerin emperyalist yayılmacı politikalarına, kuşatmalarına  karşı birlikte  tutum almalı.
Hadi hayırlısı…

KARA, HAVA, DENİZDE ÖLÜMLER


21:15 - 29/02/2020
Ortadoğu, Kuzey Afrika, Afganistan’da yer altı, yer üstü zenginliklerini ele geçirmek için dini, milli değerler üzerinden çatışmaları körükleyen küresel sermaye demokrasi şarlatanlığı ile askeri işgaller gerçekleştirerek üstler kurdular.  Ülkeleri Halaç pamuğu gibi atarak milyonlarca insanı katlettiler. Davetsiz olarak geldikleri ülkelerde taş üstünde taş, omuz üstünde baş koymayan caniler ülkelerden can havli ile kaçanlara insani yardım yapmamak için kapılarını kapatarak yaşam ve barınma alanı bulamasınlar istiyorlar.
Suriye’nin bir bölgesinde Rusya, diğer bölgesinde ABD hava üstlerini uçuşa kapatıyorlar. Üstler kuruyorlar. Suriye üzerinde hak iddia ediyorlar. Bu yetkileri nereden, nasıl alarak kendisini hak sahibi ilan ediyor?  Suriye halklarının kendi sorunu olan meselelere ülkeler neden müdahil oluyor?  Ulus, milliyet, din, mezhep, aşiret… Olarak ayrıştırdıkları insanlar,  varil bombaları, kimyasal silahlar, tank, top… ile yerle bir edilen  yaşam ve barınma alanlarından kaçan insanlara kendi ülke kapılarını kapayarak duvar örülüyor.
Hani, Suriyeli sığınmacılar misafirdi. Asla ve katta bir yere göndermeyecektik.
Hani, Dindaşlarımızdı.
Hani, Komşularımızdılar.
Hani, aynı coğrafyanın insanlarıydılar.
Hani, Bizim diğer ülkelerden farkımız Türk olmaktı.
Hani, kimsesizlerin güvencesiydik.
Hani, vicdanlarımız vardı.
Hani insani sorumluluğumuz vardı.
Hani,
Hani
Hani…
Sınır boylarında dikenli tellere takılan duygular. Irmakların, denizlerin soğuk sularına “ölüme atlayan” çocuklar, yaşlılar, gençler…
İnsanlık, yollara dökülmüş, tarlalara, ormanlara, dağlara dağılmış. Ne yapacaklarını, nereye gideceklerini bilmeyen ölüm ile yaşam arasında umut yolcuları…
Bugün, Avrupa’yı kurtuluş olarak görüp yarın yürekleri yanarak memleket hasreti çekecekler. Umduklarını bulamayacaklar.
Her ne olursa olsun, çocukluluklarını, evlerini, bahçelerini, tarlalarını, tanıdıklarını, akrabalarını… Zorunlu olarak geride bırakıp gittikleri vatan hasreti ile yanıp tutuşacaklar.
Sahil kenarlarında yaşlı, çocuk… Onlarca insanın botlara binerek “ölüme yollanmasına” seyirci kalmak insani olur mu?
Birçok insan Türkiye’de zorunlu olarak yaşayan göçmenlerin “ölüm yolculuğuna” çıkışlarını alkışlıyorlar. Türkiye’yi terk ettikleri için seviniyorlar.
Bu sözler nerede kaldı?
AK Parti’li Tarım Bakanı Fakıbaba: Üçbuçuk milyon Suriyeli misafirimizi isteseler de göndermeyiz
Erdoğan:  Sizleri burada misafir etmenin memnuniyeti sevinci ve haklı gururu içerisindeyiz. Sizleri muhacir oldunuz. Mecburiyet içerisinde yurtlarınızı terk ettiniz. Bizler de ensar olduk sizin için tüm imkânlarımızı seferber ettik. Kim ne derse desin sizler bize asla yük değilsiniz.
Her ne olursa olsun canlıların kendi doğaları içinde yaşamı savunmak, farklılıklarımıza hoşgörü göstererek birlikte yaşamak insan olmanın gereğidir.
Hadi hayırlısı…

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ


8 Mart, cinsiyet olarak kadınların günü değil.
8 Mart, ırkçı kadınların günü değil
8 Mart, ayrımcı kadınların günü değil.
8 Mart, kökten dinci kadınların günü değil
8 Mart, feminist yaklaşımı ile eşitlik adına eşini mutfağa hapsetmek isteyen kadınların günü değil.
8 Mart, sosyal-siyasal güvencesi olmadan kölelik koşullarında çalışmayı kabullenen kadınların günü değil.
8 Mart, evli kadınların; evinde temizlik yapan, mutfakta çalışan… Çocuklarına bakma görevi üstlenen kadınların günü değil.
8 Mart, Aşk, sevgi olmadan; töre, gelenek, aile, toplumsal baskı ile evlenen, evlilik sürdüren kadınların günü değil.
8 Mart, Karşılıklı sevgi, ortak dünya görüşü olmadan sermaye ve çıkar ilişkisine dayalı birbirine tecavüz ederek sözde evlilik sürdüren kadınların günü değil.
8 Mart, din, mezhep, dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet ayrımı yapan kadınların günü değil.
8 Mart, İnsan, doğa ve hayvanların gezegenimizde kendi ortak doğal yaşam alanları içinde yaşamasını savunmayan kadınların günü değildir.
8 Mart, eşit iş, eşit ücret, sosyal- ekonomik-siyasal hak ve özgürlükleri savunmayan kadınların günü değil.
8 Mart, Altın günü yapan, çanta ayakkabı markalarını, şatafat, gösteril, yaşam tarzını öne çıkaran, reklam robotu… Kadınların günü değil.
8 Mart, beden ve beyin gücünü kullanarak alın teri ile ekmeğini kazanmadan cinsel meta olarak yaşam sürdüren kadınların günü değil.
8 Mart, senin ailen benim ailem, kaynana, kayın baba…  Tartışmaları ile insani değerlerden uzaklaşan kadınların günü değildir.
8 Mart, Sosyal medya paylaşımları üzerinden ahkâm kesen kadınların değildir.
8 Mart, Birlikte sosyal siyasal çalışma yürüttüğü eşi ile eve döndüğünde  eşi koltuğa uzanıp kendisi çay suyu koyup, yemek hazırlama görevini üstlenen kadınların günü değil.
8 Mart, Duygusuz, duyarsız, bana neci yaşayan kadınların günü değildir.
8 Mart, Doğa, insan, hayvan sevgisi olmayan kadınların günü değildir.
… 8 Mart, günlük yaşamında sosyal siyasal ve ekonomik özgürlükleri için mücadele etmeden, 8 Mart tarihi geldiğinde sokağa çıkarak slogan atıp, pankart taşıyıp, mitinge katılarak kadınlar günü kutlamak hiç değildir.
… 8 Mart Türkiye coğrafyası içinde:  Rosa Luksemburg, Clara Zetkin, Kara Fatma,  Emine Ocak, Berfo Ana, Fadime Göktepe, Fatma Gözüsulu, Sakine Kamalak,  Elif Tuncer … Olabilmektir.

Hadi hayırlısı…