Ali Gültekin

28 Temmuz 2016 Perşembe

"ÇEK VATANDAŞLIĞA ÜÇ SURİYELİ"

TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) Suriyelilerin istihdama katılması ve bunun önündeki yasal engellerin kaldırılması için 2015’te bir rapor yayınladı. Rapordaki önerilerin sadece birisine bakalım.
  TİSK: Risk ve fırsatların iç içe geçtiği bir tablo ile karşı karşıyayız, göçü bir fırsata çevirebiliriz. 
Suriye’nin savaş enkazını, ölümlerini, kanı, gözyaşını, sürgünleri, mülteci yaşamını… fırsata çevirme nasıl bir insani duygu oluyor? Bugün Cumhurbaşkanı’nın, “Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verilecek” demesinin ardından ilahiler, deyişler söyleyerek, uzun hava çekerek, keman, kaval çalarak “nitelikli, “uzman” Suriyeli aranıyor. Medya kendi okur ve sermaye çevresine yönelik  “derin tahliller”, “bilimsel analizler” yapıyor.
Mucit Abbas burnundan soluyarak Ah Ulan Rıza ile Manisa merkezde bulunan Ulu Park’ta buluştu.
Mucit Abbas: Türkiye’deki 3,5 milyon Suriyeli Türk vatandaşı oluyor?
Ah Ulan Rıza: Sen niye celalleniyorsun?

Mucit Abbas: Ülen beni bak biyu! Sen ne deyon? 3,5 milyon Suriyeli, kaçağı, göçeği eder 4 milyon. Bu sayıda gocuman devletler var.

Ah Ulan Rıza: Biz de 80 milyonuz.
Mucit Abbas: Arkıdeş! 4 milyon Suriyeli deyom. 4 milyon Suriyeli. Yarın bunlar kalkar Anadil’de eğitim, Arapça isimler, trafik levhaları ister. Kürtlerin istediği özellik var ya onu isterlerse napçeng?
Ah Ulan Rıza: Onun doğrusu özerklik
Mucit Abbas: Urfa, Mardin, Antep, Hatay, Adana, Mersin’e uzanan eyalet, özerklik isterlerse napçeng? Meclise Mabus sokar bizi yönetmeye kalkmazlar mı?
Ah Ulan Rıza: Suriyeliler ülkemizde hala mülteci olarak kabul edilmemekte, “geçici koruma”  adı verilen bir statüdeler.
Mucit Abbas: Iramatlık Özal; Halterci, Futbolcu, Bulgaristan’dan göçmen almadı mı?  Hani hemşerimiz Kenan Evren kullanırdı ya Cumhurbaşkanı nitekim Suriyelileri vatandaşlığa alacakmış.
Ah Ulan Rıza: Mucit Abbas, nitekim değil. “Nitelikli”, “uzman”, sanayinin ihtiyaç duyduğu “meslek sahibi…” olan Suriyeliler vatandaşlığa alınacakmış. Ayrıca Bulgaristan’dan gelenler bizim soydaşlarımız. O özel bir durumdu.
 Mucit Abbas: Haddizatında bu “nitelikli”, “uzman” işini iyi düşünmüşler. Bir Suriyeli havuzu yapılmalı. “Bayram’da trafik kazalarında 120 vatandaşımızı kaybettik. Havuzdan çek 120 Suriyeli vatandaş yap. Adam ayrılmak isteyen karısını mı öldürdü. Çek kocaya bir Suriyeli eş. İş kazaları, mevsimlik işçi taşıyan kamyonların devrilmeleri, aşiret çatışmaları, mafya hesaplaşması… sonucu kaybettiğimiz yüzlerce vatandaşlarımızın yerine havuzdan Suriyeli takviyesi yapalım.” Nüfusumuz azalmasın. Avrupa’ya govvatlı girelim.
Hööle; “Uşak’ta bir öğretmen kalp krizinden öldü. Çek yerine bir Suriyeli Öğretmen. Çatışma’da iki şehit verdik. Tez elden iki Suriyeli askere gönderilsin. Fabrika’da sendika kurmaya kalkan işçiler direnişe geçti. Polis direnişi kaldırmak istiyor. Üç işçi bu kargaşada öldü. Çek Fabrika’ya üç Suriyeli işçi…”
Ah Ulan Rıza: Sen telaşlanma, sanırım devlet ihtiyaç duyulan alanlarda “nitelikli” ve “uzman” olan Suriyelileri değerlendirecek.
Mucit Abbas: Ah Ulan Rıza sen buna haybetleniyon mu? “Nitelikli”, “uzman” diye devlet Suriyelilerin bir kısmını horeye değerlendirdi diyelim. Söyle bakim; Ülkemizde kendilerine göre “nitelikli” ve “uzman” unsurları terör örgütleri toplarlar değerlendirirlerse napçeng?
Ah Ulan Rıza: Ülkemize gelen Suriyeliler kayıt altına alınarak mülteci statüsü tanınmalı. Türk vatandaşı ne ise Türk vatandaşlığına alınan Suriyeli kardeşimiz o hakka sahip olmalı.
Mucit Abbas: Hada aman hada! Ben Suriyeli ile kardeş olmam. Ben bunun annacında dururum. Onlar yıllarca Hatay’ı Türk toprakları saymadılar. Onlar Türk olursa ben Öz Türk, Tam Türk veya Hakiki Türk statüsü isterim.
Ah Ulan Rıza: Henüz karar verilmedi. Cumhur tartışıyor.
Mucit Abbas: Gadeşcim! Ata binen Üsküdar’ı geçti. Yeni Şafak’ın haberine göre Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’de yaşayan bin kadar Suriyeli “alim ve ilahiyatçı” için harekete geçmiş. “Tarih, tefsir, hadis…”gibi konularda Türkiye’ye katkı yapacak “nitelikli”, “uzman” Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verilecekmiş. TOKİ konut yapacakmış. Bizim Türk, uzmanlarımız, evsizlerimiz ne olacak?
Ah Ulan Rıza: Mucit Abbas bu konuda sen epey araştırma yapmışsın.
Mucit Abbas: Ben bu vatan için Dumlupınar Meydan Savaşında toprağımıza iki dede verdim. Söz konusu vatansa araştıracağım elbette. Emme, bazı kesimler ise “Suriyeli göçmenlere vatandaşlık hakkı” tanınmak istenmesini, “referandum”, “erken seçim” ve başkanlık sistemi planlarıyla bağlantılı deyo.
Ah Ulan Rıza: Bize düşen: Suriye’de savaşı durdurmak, ülkemiz ile normalleşmeyi sağlamak. Suriyelilere Birleşmiş Milletlerin kararları dikkate alınarak mülteci hakkı tanımak. Vatandaş olma statüsü kazanan Suriyelilerin eşit sosyal- siyasal haklar ve insanca yaşayacağı koşulların sağlanması talebini savunmaktır.
Mucit Abbas: Dikelmekten aşam oldu.
Ah Ulan Rıza: Hadi bana eyvallah!
Ah Ulan Rıza’nın yanından ayrılan Mucid Abbas kafasını kaşıyarak evinin yolunu tuttu.
Hadi hayırlısı…
 

MARKA ŞEHİR OLMAK

Şehir araştırmacıları şehirlerin markalaşmalarını 4 temel kıstasa bağlarlar.
1-     Kültürel miras
2-     Doğal yapı ve çevre
3-     Özgün çıktı
4-     Yerleşik beceri
Şehirler kendi farklılıkları ve farkındalıkları ile markalaşırlar.  Farklılık, şehirlerin geleneksel doğallığıdır. Farkındalık, şehrin değerlerini ön plana çıkararak yeni değer yaratmadır.
              MANİSA VE MARKALAŞMA
§  Markalaşma Manisa Organize Sanayi Bölgesine işçi servisleri ile köylerden işçi taşımak ile olmuyor.
§  Markalaşma tarım alanlarını yok ederek, yeni organize sanayi bölgeleri açmakla olmuyor.
§  Gediz’i sanayi atıklar ile kirleterek markalaşma olmuyor.
§  Taş ocakları ile görüntü, gürültü yaratarak, doğayı tahrip ederek, bitkilerin-ağaçların üzerine toz bulutları yaymakla markalaşma olmuyor.
§  İşçilerin işe başlama ve çıkışlarında binlerce işçi servisi aracının “şehri işgali” görüntüsü, gürültüsü ile markalaşma olmuyor.
BİRAZ ÖZEN!
Marka şehir anlayışı; Şehri herhangi bir ürün gibi görsel güzellik yaratarak paketleyip, reklamcılar aracılığı ile pazarlama becerisi değildir. Markalaşma ismi lale ile özdeşmiş Manisa’nın lale logosunu Bursa’ya şehir logosu olarak kaptırmak hiç değildir.
               Manisa’nın önceliği yarattığı ve yaratacağı değerler ile marka şehir konseptini dünyaya ilan       etmek için şehir logosunu grafik tasarım olarak “I LikeNew York” logosunun dünyadaki gücünü göz  önüne alarak yenilemesidir.
Manisa şehir simgesi ortaya çıkararak  simgenin magnet veya minyatürünü dünyaya dağıttığı anda marka şehir yolculuğuna çıkmış olur.
DEĞERLERE SAHİP ÇIKMA
Dostoyevski farklılığını ön plana çıkaran St. Petersburg bugün dünya marka şehirlerarasına girmiştir.
Manisa, Tarzan farklılığını neden ön plana çıkararak Manisa’da bir değer yaratamıyor?
Bundan 35-40 yıl önce sokakları çöpler ve çetelerin istilasında olan New York, 20-30 yıl önce  bir balıkçı kasabası olan Duba’i, bundan birkaç yüz yıl önce insanların sokaklarındaki pisliklerin üzerinden atlayarak yürümeye çalıştıkları Paris nasıl marka kent oldular?
MANİSA’NIN FARKLILIKLARI
Antik zamanlardan gelen Manisa tarihi, İslam medeniyetini barındıran eserleri, birçok uygarlığın tarihsel, kültürel birikimine sahip olması, Spil, Manisa Ovası, Gediz… coğrafi ve doğal değerlerden oluşan farklılıklara sahip.
 
 Amerika, hiç olmayan tarihinden kovboylar kültürü çıkararak filimler yapıp dünyaya satarken, Manisa geçmişten gelen kültürünü neden öne çıkaramıyor?
Günümüzde şehirler markalaşamamışlar ise o şehrin yaratıcı ve yenilikçi yüzü ortaya çıkmamış demektir.
  GÜZEL VE ÇİRKİN
Güzel: Manisa Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçe Belediyeleri genel anlamda beğeni kazanıyor.
Güzel: Manisa’nın giriş ve çıkış yolları, çevre yolunun bir kısmı, ana yollar görsel bir güzelliğe kavuştu.
Güzel: Yetmez ama evet dedirten Kent Park’ın Manisa’nın yaşam damarı olması, parklara, aydınlatmaya verilen önem.  
Çirkin: Yollarda iki, üç sıra park etmiş araçlar arasından ilerlenmiyor.
Çirkin: Esnafın belediyenin olan araç park yerini “kamulaştırarak” sandalye, bidon, sehpa… koyması.
Çirkin: Yaya kaldırımlarına caddeye taşan şekilde esnaf ürünlerini sergiliyor olması.
Çirkin: Yaya kaldırımlarına müşteriler için esnafın sandalye masa sergilenmesi.
Çirkin: Yaya kaldırımlarını esnafın sandalye çekip muhabbet kümecikleri oluşturarak “işgal” etmeleri.
DOĞRU OLAN NE?
Esnaf ne yapsın? Sorusu doğru bir yaklaşım olmadığı gibi doğru bir çözüm üretme de değil. Esnaf kurallar ve yasalar ile korunur. Esnafın iş yerine sattığı ürünlerini nakliye etmesi akşam iş yerini kapattığı saat ve sabah iş yerini açtığı saat arasıdır. Olağan üstü durum olduğunda Belediye’den müsaadesini alır. Belediye kaç günlüğüne esnafa o alanı tahsis etmişse mevcut yere yazılı levha koyar. Bu kural herkes için uygulandığında kimse kimseye sataşmaz. Kuralsızlık, despotluk, işgal, hak mahrumiyeti ortadan kalkar.
YA HALKIN HAKLARI?
Esnaf üç masasını beş yaparak daha fazla kar etmek istiyor. Ahalinin yolu kapalı adım atamıyor. Yaşlı dedeler, neneler, özürlü yayalar, çocuğu elinde anne kaldırımdan geçemeyince çocuğu elinde trafik akan caddeye iniyor.
Burada korunması gereken kim?
Belediyeler kaldırımları esnafın ürününü sergilemesi için mi yapıyor?
Buralar yayaların yürüyüş yolu değiller mi? Buralar işgal ediliyorsa bu hak gaspı değil mi? Yetkililer bunlara nasıl göz yumarak olağan sayabilir? Esnaf bir başka yaşam hakkını hangi vicdan ile gasp eder? Yayalar nasıl bir duyarsızlık ile buna tepki göstermezler?
MARKA ŞEHİRLER
Markalaşma sadece çok katlı gökdelenleri, AVM’leir, fabrikaları… olan zengin şehirler ile ortaya çıkmıyor.
Marka şehirler: Kent meydanları, parklar, sosyal alanlar ile olur. Yürüne bilen kaldırımlar, düzenli yapılar, engeli, yaya, araç, bisiklet yolları ile yeni farklılıklar yaratılarak olur.
"Marka Şehir" kavramı dünyada çok eski bir geçmişe sahip olmakla birlikte birçok şehrini son 60-70 yıldır marka şehirlere dönüştü.
 “Manisa’da gece kondu, çarpık kentleşme, düzensiz yerleşim alanları, korunamayan tarihi eserleri, kaybolan kültürel miras… var.  Marka şehir olması zor” ,buradan bakıp yakınmaya, teslim olmaya, çaresiz kalmaya hiç gerek yok.
Manisa: Şehzadeler şehri. Birçok uygarlığın tarih,kültür mirasının ev sahibi. Manisa ovası, Spil, Gediz’i, coğrafi bölgesi, Mesir’i, Tarzan… ile markalaşma değeri çok yüksek bir şehir.
Asıl mesele; Bunları dönüştürecek bilgi, birleştirecek bilinç, sürdürecek direnç, halkla ve kanat önderleri ile bütünleştirecek iradenin Manisa’yı marka şehir yapma becerisine bağlı…
Hadi hayırlısı…