Ali Gültekin

23 Mayıs 2016 Pazartesi

GENÇLİK, SPOR VE BAYRAMLAR

19 Mayıs 2016, 11:12

Ali GÜLTEKİN
 Gençlik, biyolojik ve psikolojik bakımdan çocukluğun sonu ile toplum hayatında sorumluluk alma dönemi olan 12-24 arasında kalan yaş gurubudur.
 Devlet yönetim kademelerinde yetkililer, toplum, çevre ve aile de büyükler, eğitim sürecinde öğretmen, çıraklık ve iş yaşamında yöneticiler gençlere nasıl davranıyor?
Gençler nasıl bir yaşam sürüyor.
Gençliğin spordaki yeri nedir?
Gençlik bayramları nasıl algılıyor?
Genç kuşaklar!
 Son 60 yıl içerisinde dört kuşak gençlik günümüze kadar değişik yaşam sürdüler. Bilimsel eğitim seviyesi düştükçe gelecek üzerine beklentiler, sanatsal-kültürel donanım, sosyalleşme, birey olama, vatan-millet sevgisi duyarlılığının dönemin koşullarına göre seviyesi yükseliyor veya düşüyor. Ülke yönetim kademelerinde ve siyasette yer alma dönemin koşullarına göre güçleniyor veya zayıflıyor. Bugünün gençleri ailesinin konumu, mevkisi, makamı, sahip olduğu imkânlar kadar kendini güçlü hissediyor. Üzerindeki giysilerin, kullandığı eşyaların markaları ile dikkat çekerek önemsendiğini, öne çıktığını düşünüyor.

60’ların gençleri


O yıllara 68 kuşağının öncülük ettiği eğitimde, iş yaşamında, toplumda, ülkede özgürlükçü, vatansever ve antikapitalist gençlik ruhu damgasını vurdu.  

70’lerin gençleri
Ulusların, milliyetlerin, düşüncenin ve inançların kendilerini özgürce ifade edebilme haklarını savundular. Farklılıklarına hoş görü ile yaklaşarak ön yargıları kaldırdılar. Savaş, Atom, Nükleer karşıtı ve çevreci örgütlenmeler ortaya çıktı. Fönlü saçlar, İspanyol paçalı pantolonlar, çizgili-renkli büyük yaka gömlekleri, Deniz Gezmiş özentisi parkaları ile kendilerine özgü yaşam şekli yarattılar. Okuyan-yazan, tartışma, kütüphane kurma, kültür- sanat alanında gelişen, aralarında oluşturdukları müzik grupları ile halk konserleri, halk festivalleri düzenleyerek sosyal yaşam geliştirdiler.

80'lerin gençleri  
Evde kardeşleri, okulda sıra arkadaşı, iş yerinde iş arkadaşları ile yarıştılar. Bana neci, duygusuz, duyarsız, bencil bir gençlik yığınları ortaya çıktı.
Spor ayakkabılı, yabancı müzik dinleyen, gelişmiş ülke hayranı, modacı bir kuşak “türedi”. Spor kulüpleri taraftarı bağımlılığı ile öne çıktılar.

90'ların gençleri.
Az sayıda olsalar da bir kesimde önceki kuşak gençlik liderlerinin simgeleri ve resimleri taşınmaya başlandı. Türkiye; Trend, Ar- Ge, Ceo, Cv, Smoll, Medium, Lac … kelimeler ile tanıştı. Bilgisayar, sosyal medya gençlerin günlük yaşamlarına girdi. Melez, mazlum, bireyci, sanal eğlenip zaman geçiren yalnızlaşan gençlik ortaya çıktı.
 Bitarafta, Medya, seyahat üzerindeki kültürel değişim ve yabancı bir ülkede yaşama tutkusu gelişirken eğitimi ve algısı düşük kesimlerde kendi ırkı ve inancı dışındaki inançlara hoşgörüsüzlük gelişti. Dağınık ve sorumsuz yaşamlarını ergen olmalarına bağlayarak ailelere karşı kullanan, azarlayan, geçimsiz gençler günümüzde çoğunluğu oluşturuyorlar.
SPOR
Ülkemizde, yoksulların “kaderine” sürekli çileli spor kulüpleri taraftarlığı düşüyor. Sezon süresince; yemeyip, giymeyip, içmeyip borçlanarak bilet alıp, yol parası temin ederek spor kulübü takımlarına destek veriyorlar. Takımlarının balo ve salon eğlencelerine bırakın girmeyi yakınına bile yanaşamıyorlar. Orijinal takım formalarını alacak maddi olanakları bulamıyorlar. Takım sporları yoksul kesimlerin çileli taraftarlığı üzerinde şekillenirken, bireysel sporlar zengin çevrelerce yapıldığından yoksullara televizyon ekranlarından seyretmek kalıyor.
BAYRAMLAR!
Dini bayramlarımız büyük ölçüde geleneksel özelliğinden çıktı. Mahalle, Site, Apartman, köy aile büyükleri ziyaret edip, elini öpüp, hayır duası alma geleneği azaldı. Bunun aksine; gösteriş, nispet, göstermelik, çıkara dayalı  kutlamalar gelişmeye başladı.Çoğulcu bir kesim bayramları telefon ederek, sosyal medya üzerinden mesaj ve simgeler göndererek kutlamaktalar.
Yerli ve milli bayramlar “uzun süredir hükümet ve muhalefet arasında gerginlikler yaratır oldu”. Milli uzlaşma sağlanılan bayram kutlamaları terör tehlikesi ile iptal ediliyor. İşçi bayramı resmi makamlar ve Sendika Konfederasyonları arasında Taksim pazarlığı ile geçiyor.
Gençlik, Spor, Bayram
Hadi hayırlısı…

GERÇEKLERİMİZ!


12 mayıs 2016
Ali GÜLTEKİN
Aylardır gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında manşetler atılıyor. Parlamento ve açılış toplantılarında altına imza attığımız, yerine getirmemiz gereken 72 kriterden söz edilmeden “Avrupa’ya vizesiz seyahat  “demeçleri veriliyor.
GERÇEĞİMİZ!
Mülteciler için anlaşma yaptığımız Geri Kabul Anlaşması içeriği açıklanmadan Avrupa Birliğinden 3 milyar euro bekleniliyor.
GERÇEĞİMİZ!
Her gün, Sokakta, iş yerlerinde, okullarda, yurtlarda, mülteci kamplarında çocuklara cinsel istismar ve taciz haberleri geliyor.
GERÇEĞİMİZ!
Evlerde, sokaklarda, iş yerlerinde kadın cinayetleri haberleri veriliyor
GERÇEĞİMİZ!
Okulsuz, susuz, yolsuz köyler, mahalleler, yaylalar...
GERÇEĞİMİZ!
İmarsız büyüyen; köyleri, beldeler, kasabalar, kentler
GERÇEĞİMİZ!
Euro, Dolar, Altın, Borsa… Krediler, çekler, kredi kartları, borçlar…
GERÇEĞİMİZ!
Araştırmalar, Köylü, Esnaf, Sanayici, emekli, işçilerin yoksulluk sınırını aşarak açlık sınırında alırım verdiğiniz çığırıyor.
GERÇEĞİMİZ!
İş güvenliği ve iş güvencesi olmayan; Sendikasız işçi, taşeron işçi, kiralık işçi “modelleri üretiliyor”
GERÇEĞİMİZ!
Ülkemizde yaşayan farklı inanç ve milliyetlerden insanlara karşı hoş görü hala istenilen düzeye çıkarılamıyor
GERÇEĞİMİZ!
Hala, çevre duyarsızlığımız devam ediyor.
GERÇEĞİMİZ!
Turizm alanlarımızın dünya standartlarında belirlenmesi, belgelenmesi ve turizm hizmet ve gelirlerimizde muamma devam ediyor.  
GERÇEĞİMİZ!
Üretmeyen tüketici bir toplum olma yolunda koşar adım depara kalkıyoruz.
GERÇEĞİMİZ!
İktidar,  muhalefet, halk yeni anayasa istiyor…
GERÇEĞİMİZ!
Parlamenter sistem, partiler yasası tartışılıyor…
GERÇEĞİMİZ!
Eğitim ve sağlık sistemimiz tartışılıyor…
GERÇEĞİMİZ!
Trafik, imar, çevre, doğa, deniz, plaj yönetmenliğimiz…
GERÇEĞİMİZ!
Anıtlar, tarihi eserler, sit alanları yönetmenliğimiz tartışılıyor …
GERÇEĞİMİZ!
Kilis’e düşen roketlerden 21 insanımız öldü.
GERÇEĞİMİZ!
Ülkemize mülteci akını ve sorunları çözüm bekliyor.
GERÇEĞİMİZ!
Terör, çatışma, canlı bomba korkusu ve kargaşası içinde yaşam sürüyoruz… Sorunlarımızın her biri içimizi acıtarak böylesine uzayıp gidiyor.
Sonuç olarak:  Sorunlarımızın çözümü noktasında ortaya çıkarma sorumluluğu almadan sorunsuz ülke olamayız. Unutulmamalı ki; Gözlerimizi yumarak gerçeklerimizi görmez, hayallerimizin coşarak peşimiz sıra geldiğini sanarak yaşamaya devam ederken suni sel doğallaşarak bizi de önüne katıp sürükler.  
Nasıl olmalı: Farklılıklarımıza hoş görü ile yaklaşarak birlikte yaşam güçlendirilmeli.  İnancımız ve insan olmamızın gereği doğa ve çevre duyarlılığımız güçlenmeli. Tartışan, bilimsel düşünceler ışığında eğitimli ve sağlıklı yaşayan bireyler olarak olunmalı. Sosyal ve siyasal yaşam içinde yerini alan, öz güvenli bireyler ve özgürlükçü toplum olmalıyız.
Hadi hayırlısı... 

‘68’DEN 6 MAYIS 2016’YA


05 Mayıs 2016, 12:44
Ali GÜLTEKİN
68 hareketi; ABD’de siyah-beyaz çatışması ve Vietnam savaşı karşıtlığı olarak ortaya çıktı. Avrupa geneline “üniversite reformu”  olarak yayılırken, Almanya, Fransa’da ise gençliğin gelecek ve barış talebi ile öne çıktı. Türkiye’de  “üniversite ve eğitimde reform” talebiyle ortaya çıkan 68 hareketi kısa sürede anti- emperyalist bir tepkiye dönüştü.
68’İN EMPERYALİZM TEPKİSİ!
Türkiye’de, 64’lerde başlayan “ulusal petrol” kampanyası, 68’lerde ABD ve NATO egemenliğine karşı anti-emperyalist bir rüzgâr oluşturdu. ABD üsleri kaldırılmalı. ABD ile ikili anlaşmalar iptal edilmeli. 1961 Anayasası uygulanarak toprak ağalığı kaldırılmalı. “Tam Bağımsız Türkiye” ilk çıkış meşruiyetinin dayanağı 1961 Anayasası olmuştur.
DÜNYA DEĞİŞİMİ VE TÜRKİYE
Hani, Ülkemize soğuk hava Balkanlar’dan eser.  Rusya, kar, tipi savrulur. Sıcak hava, kum fırtınaları Arap çöllerinden gelir. Biz’de “ne geliyorsa başımıza dışarıdan geliyor” deriz ya! Amerika’dan çıkan 68’in “Sandf fırtınası kısa sürede ülkemize ulaştı”.
 Türkiye’de köy, kasaba ve şehirlerde geniş bir kesim;   Sosyalist, kapitalist, revizyonist, oportünist, faşist… terimleri öğrendi.  Kruşçev, Troçki, Berstein, Marcus, Debray, Kautsky,  Lenin, Stalin, Mao, Castro, Giap, Enver Hoca, Ho Şi Minh, Che Guevera hatta Brejnev gibi isimleri öğrendi. Suç ve Ceza, Ana, Savaş ve Barış, Kumarbaz… dünya klasikleri okudu.  Dostoyeviski, Viktor Huğo, Maksim Gorki, Bertolt Brecht,… yazarlar ile tanıştı.
 ‘68’İN TÜRKİYE’Sİ
Elbette, ‘68’ gençlik hareketi Türkiye’ye has değildi. Türkiye’nin 68 gençlik hareketi kendine has sorunlarını ortaya çıkarırken, dünyadaki sosyalizmle kapitalizm arasındaki mücadelenin içerisinde de yerini aldı.
İkinci dünya Savaşı sonrası yıllarda ABD-İngiltere bloğu Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı’yla “Soğuk Savaş” ı çoktan ilan etmişti. Anti-emperyalist söylemleri ve “Tam Bağımsız Türkiye” talepleri ile başlayan Türkiye 68 hareketine karşı, ABD’nin (NATO’nun)  “Yeşil Kuşak stratejisi” doğrultusunda oluşturulan Komünizmle Mücadele Dernekleri, “Yeniden Milli Mücadele” gibi isimler ile karşı harekete geçmesinin hikâyesini sanırım bilmeyen kimse kalmadı.
68’Lİ YILLAR VE TÜRKİYE
ABD, AB, Latin Amerika ülkelerinde gelişen anti-emperyalist gençlik hareketi Türkiye üzerinde de esmeye başladı. ABD-NATO ve diğer emperyalist talana karşı “ Tam Bağımsız Türkiye” isteyen gençler;  “dinsiz”, “anarşist”, “komünist”, “Moskova ajanı” ilan edildiler. Ellerindeki Türk bayrakları ile “Tam Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal Yürüyüşü” düzenleyen, 61 anayasasına bağlılık isteyen gençlerden Taylan Özgür’ün 1969 Eylül’ünde ulu orta vurulması ile ilk ölüm yaşandı.  Ardından, “Kanlı Pazar” olayları ve 1968 Temmuz’unda Amerikan 6. Filosu’nun protestoları sırasında Vedat Demircioğlu’nun öldürüldü.Bu dönem aynı zamanda  uluslar arası sermayenin ülkemizde uygulamaya koyduğu sağ-sol çatışmasının sürecinin de başlangıcı oldu.  
68 KUŞAĞINI VE TÜRKİYE
Türkiye, 68 kuşağının sembolü haline gelen; Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan isimleri ve devrimci düşünce ile yaygın olarak ‘68’ gençlik hareketi döneminde tanıştı.
Daha sonraki yıllarda, o dönemin devlet ve hükümet yetkililerinin çoğunluğunun ”gençler için idam kararı verilecek suçları yoktu” diye söyledilerse de 6 Mayıs 1972’nin üstünden 44 yıl geçti. Deniz, Yusuf, Hüseyin; Kürt, Türk, Arap ve her milliyetten halk yığınlarının sol, hatta ılımlı sağ çevrelerince birer gençlik lideri olarak görülmekteler. Hala, çocuklara onların isimleri veriliyor. Hala, tişört, şapka, kolyelerde… resimleri simge olarak taşınıyor. Hala, milyonlarca insan tarafından ölüm yıldönümlerinde anılıyorlar.
 EMPERYALİZ VE TÜRKİYE
Dünya ülkelerinde gelişen 68 hareketinin ülkemizde “Tam bağımsız Türkiye” soluğanı ile sahiplenilmesinin ardından sağ-sol çatışmasına dönüştürülen süreç 1980 12 Eylül’üne kadar sürdürüldü. Sağ geçlik liderlerinden Musa Serdar Çelebi ve Muhsin Yazıcıoğlu 12 Eylül sonrası sağ-sol çatışmasını nasıl körüklendiğini defalarca dile getirdiler.
GÜNÜMÜZDE 68 KUŞAĞI
O günlerde bedel ödeyerek aramızdan gidenler ve o günleri bu gün hala yaşayanlar, bir de o günlerden geriye kalarak; Cumhurbaşkanı, başbakan, Bakan, Milletvekili, Şirket sahipleri, Yazar, yapımcı… olarak yaşamlarını sürdürenler var.
O günleri yaşayanlar anımsayacaktır; Denizlerin idamlarının üstünden 3-5 ay geçtikten sonra Anadolu’nun köy, kasaba ve kentlerinde onların aslında ölmediği konuşuldu. İdamlarından bir hafta, bir ay sonra gördüklerini, konuştuklarını, dokunduklarını anlatanlar oluyordu. Onların hiç gitmeği köylerde, ölmeden önce defalarca evlerinde misafir ettiklerini söyleyenler yaygınlaştı.
Kısacası 20. yüzyılda, bu üç gencin idam edilmesini hiç hazmedemeyen halk vicdanı, onları eski evliyalara ve halk kahramanlarına yakıştırdıkları bir ölümsüzlükle onurlandırmıştır.
 NE OLMALI?
Türkiye, ekonomik ve siyasal olarak uluslar arası sermaye çevrelerine karşı kendi milli değerlerini öne çıkaran, üreten ekonomik ve siyasal olarak bağımsız bir ülke olmalı. İnanç, ulus farklılıklarına hoş görü ile yaklaşıp, ülke bütünlüğü ve barış içinde birlikte yaşamalıdır.
Hadi hayırlısı…

NELER OLUR?


28 Nisan 2016, 12:23
Ali GÜLTEKİN
Ulus olarak ayrışırsak
İnanç olarak ayrışırsak
Bölgeler olarak ayrışırsak
Mahalleli olarak ayrışırsak
Köyler olarak ayrışırsak
Apartmanlar olarak ayrışırsak
Siteler olarak ayrışırsak
Yerleşim bölgeleri olarak ayrışırsak
* * *
DÜŞMANLAŞIRSAK!
Farklı uluslarla düşmanlaşırsak
Farklı inançlarla düşmanlaşırsak
Farklı düşünenlerle düşmanlaşırsak
Farklı kültürlerle düşmanlaşırsak
Farklı yaşamlarla düşmanlaşırsak
* * *
AYRIŞIRSAK!
Çocukken oynadığımız mahallemizin çocukları ile ayrışırsak
Sofrasına oturduğumuz komşularımızla ayrışırsak
Aynı sırada oturduğumuz sınıf arkadaşlarımızla ayrışırsak
Aynı iş yerinde çalıştığımız iş arkadaşlarımız insanlarla ayrışırsak
* * *
NELERİ KAYBEDERİZ!
Sevgimizi
Birliğimizi
Dirliğimizi
İnsanlığımızı
* * *
NELER OLUR?
Vatan sevgisi yok olur!
İnsan yaşamı yok olur!
İnsani değerler yok olur!
Dilerim, bütün bunlar insani değerlerimizi yok ederken; kutuplaşma, çatışma, savaş çılgınlığı ile insanlık yok olmaz!
Hadi hayırlısı…