Ali Gültekin

22 Ekim 2015 Perşembe

1 KASIM, ”1/4 HASIM

22 Ekim 2015

Ali GÜLTEKİN
Seçmen, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden dört ay sonra düşük yapmış anne psikolojisi ile 1 Kasım genel seçimlerine hazırlanılıyor. Bebeğini kucağına alamamış anne çaresizliği ile verdiği oyların mürüvvetini göremeyen seçmen derin bir uğultu, sesiz bir bekleyiş içinde 1 Kasım seçimlerine hazırlanıyor.

BARIŞ VE DEMOKRASİ ISRARI
Seçmen; Umutsuz, endişeli, gerilimden rahatsız, çatışmalı ortam istemiyor. İradesi dışında alınan 1 Kasım ani genel seçimlerinden sonra bütünleşmiş bir halk, barış ve demokrasi ile yönetilecek sosyal bir devlet güvencesi istiyor.
MANİSA SEÇMENİ NE İSTİYOR?
Türkiye genelinde ekonomik durgunluk, çatışma ortamı, parti liderleri arasındaki gelirim, toplum içinde gelişen kutuplaşma, komşu ülkelerimizde sürdürülen savaşlar, ülkemize gelen mülteci akınını… sesiz bekleyiş, Manisa seçmenine, partililere, parti yöneticilerine yansımış durumda.
Manisa, sanayi şehri olması sebebi ile ekonomik durgunluk yaşanılıyor. Tarım’da en önemli gelir kaynağı olan üzümün 4 Haziran günü dolu afeti ile zarar görmesinden dolayı üretici yeterli rekolteyi yakalayamadığından zor durumda. Soma maden faciasının yaraları hala sarılmadı. Düşük gelir, yüksek kira fiyatları el yakıyor. Şehir içinde araç park sorunu, imar sorunu, çevrede taş ocaklarının yarattığı doğa ve çevre “faciaları”, tarihi ve turistik zenginliklerin değerlendirilememesi, sanayiye günlük 50 bin kişinin otobüs ve minibüslerle getirilip götürülme kargaşasından kurtaracak hafif raylı sistemin hayata geçirilmesi,  Manisa şehir hastanesi belirsizliği… çözümünü istiyor.
CHP’NİN GAYRETİ
CHP, (Cumhuriyet Halk Partisi) Özgür Özel’in mücadeleci, aktif, çalışkan, sıcakkanlı, sempatik yaşam şekli seçim sürecinde Manisa seçmenine yansıyor. Özel’in enerjisi ile,Tur Yıldız Biçer’in yoğun çalışması, genç ve dinamik Mustafa Başgülşen’in  enerjileri bütünleşmesi, CHP’nin seçim beyannamesinin halka yansıması ile yüksek morali seçim kampanyası yürütüyorlar.
AK PARTİ’NİN GÖZÜ MİLLİYETÇİ OYLARDA
AK Parti 7 Haziran öncesi barış sürecine rağmen HDP, (Halkların Demokratik Partisi)  ile yaşadığı gelirimin ardından, 7 Haziran sonrası barış sürecinin bozularak çatışma ortamına dönüşmesi ile birlikte HDP ile köprüleri yıktı gözüküyor. AK Parti Manisa’da muhafazakâr Kürt seçmenlerin oylarını korumak için yoğun çaba gösterse de olası gidecek oyları milliyetçi çevrelerden kazanmak istiyor.
AK Parti milliyetçi kimliği ile tanınan deneyimli politikacı Selçuk Özdağ’ı Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa’da liste başı yaptı. AK Parti Selçuk Özdağ ile milliyetçi oyları hedeflerken Murat Baybatur ile Milli Görüş seçmeni oylarını koruyarak çalışma sürdürüyor.
MHP, “KIRAT OLMADI, KURT DEDİ.”
MHP, (Milliyetçi Hareket Partisi) 7 Haziran öncesi seçimlerde Av. Zeynel Balkız ile DYP, (Doğru Yol Partisi) oylarını almak istedi. Zeynel Balkız'ın canla başla çalışmasına rağmen DYP oyları yansımamış olmasından dolayı mı Balkız tekrar aday göstermedi? Bunun cevabını bilemem. Zira, MHP, 7 Haziran seçimlerinde Manisa’da hedeflediği oya ulaşamadı. Engin Kabadağ’ın parti teşkilatının her kademesinde çalışmış olması, seçmenleri tanıması, dürüst kimliğinin öne çıkması rüzgârını arkasına alan MHP,  “Kırat” yerine milliyetçi adaylar ile hedefledikleri oylara ulaşmak için seçim kampanyası yürütüyor.
HDP HALK BİLEŞENLERİ İLE
HDP, (Halkların Demokratik Partisi) Manisa genelinde yüz binin üzerinde Kürt seçmen oyu olduğu söyleniliyor. HDP, 7 Haziran seçimlerinde 1. Sıra Türk kökenli aday ile istediği oranda Kürt seçmen oylarına ulaşamadı. Kürt seçmeninden daha çok oy almak için, 1 Kasım seçimlerinde 1. Sıra Kürt kökenli aday ile seçim çalışmaları yürütüyor. STK, (Sivil Toplum Kuruluşları) demokrat, sol, sosyalist, komünist oyları birleştirecek eski KESK, (Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu) Genel Sekreteri Mustafa Avcı’yı aday göstererek halkların değişik kesimlerinin oylarını sandıkta birleştirmeyi amaçlamakta.  
Hadi hayırlısı…

17 Ekim 2015 Cumartesi

TÜRKİYE BİZ, BİZ TÜRKİYE’YİZ


15 Ekim 2015
Ali GÜLTEKİN
 -Yahudi’yiz
Müslüman’ız
Budist’iz
Hıristiyan’ız
Ateist’iz
-Sünni’yiz
Alevi’yiz
Şafi’yiz
-Ermeni’yiz
Kürt’üz
Türk’üz
Rum’uz, Laz’ız, Çerkez’iz, Arnavut’uz…
İnsanız, birlikte Türkiye’yiz
BARIŞ VE DEMOKRASİ İSTEDİLER
Öğretmendiler
Öğrenciydiler
Doktor, Mühendistiler
Memurdular
İşçiydiler
Emekliydiler
İşsizdiler
Madenci, Çocuktular… Türkiyeliydiler…
TÜRKİYE’DEN BARIŞ İÇİN GELDİLER
Malatya’dan
Rize’den
Batman’dan
Konya’dan
Manisa’dan
Mersin’den
Çanakkale’den
Edirne’den BARIŞ ve DEMOKRASİ için geldiler…
TÜRKİYE’YE BARIŞ GÜVERCİNLERİ OLARAK DAĞILDILAR
Emekli işçi NİZAYİ BÜYÜKSÜTÇÜ Bolu’ya
Öğretmen ERCAN ADSIZ Çanakkale’ye
Öğrenci ELİF KANLIOĞLU Didim’e
İşçi EMİN AYDEMİR Manisa’ya
Genç MEHMET ALİ KILIÇ Malatya’da
Altmış yaşındaki yaşlı MAKBULE VURAL Erzincan’a, dokuz yaşında çocuk DENİZ ATILĞAN Batman’a… BARIŞ ve DEMOKRASİ elçileri olarak dedelerinin Çanakkale’de savaşarak kazandıkları Anadolu toprakları ile buluştular.
BARIŞIN ve DEMOKRASİNİN KİME ZARARI VAR?
-Kendi insani değerlerine sahip çıkmayanlar: BARIŞ ve DEMOKRASİ için sokağa çıkanlara “komünist, terörist, PKK’lı, Marksist…” diyenler, BARIŞ ve DEMOKRASİ insanlığın, dolaysıyla sizin de yaşam hakkınız değil mi?
-Ülkemizin yetkili kurumları: Yönetmek yasaklamak mı? Güven içinde yaşamak bizim hakkımız değil mi*?
- Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Bakanlarımız, Parti Genel başkanlarımız siyaset etiği yaşanılan toplumsal ve bireysel olaylar için siyasi sorumluluk almamak mı?
-İçişleri Bakanım: “Güvenlik açığı yok” bu kadar can verdik. Güvenlik açığı olsaydı halimiz nice olurdu?
- Devlet Denetleme Kurumu’na sevk edilen Muhsin Yazıcıoğlu ve Hrant Dink dosyalarının akıbeti ne oldu ki? Ankara garında parçalanan cesetlerin sonucu ne olur?
İNSAN HAYATI BU KADAR UCUZ DEĞİL
Göçmen bir geleneğe sahip olan biz Türkler yaşam koşullarımızdan dolayı insanları din, renk, ulus, milliyet, dil olarak ayrıştırmadan birlikte BARIŞ içinde yaşadık. BARIŞ’I, DEMOKRASİ’Yİ özümseyerek, farklılıklarımıza hoş görü ile yaklaşarak yaşam sürdük.  Bizi ayrıştırıp yalnızlaştırmak, Türkiye’yi kan gölüne çevirmek isteyen, kandan beslenen katiller sürüsü Türk değil, tükürüğümüz olmazlar.
Biz, Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü.
Barış güvercinlerimizi Türkiye’nin dört bir yanına uğurladık
Yüreklerimiz yaralılarımız için çarpıyor.
Barış istiyoruz.
Demokrasi istiyoruz, Birlikte yaşam istiyoruz.
Hadi hayırlısı…

MANİSA NEDEN MARKALAŞAMIYOR?

08 Ekim 2015

Manisa ancak kendi dinamikleri üzerinden marka şehir olma çalışmalarını sürdürebilir. Bunun için şehrimizin zenginliklerini ortaya çıkarmamız gerekir. Bu konuda  Vali Erdoğan Bektaş başkanlığında, teknolojiyi, bilimi, teşvikleri, fonları takip eden bir çalışma yürütülüyor.
MANİSA’NIN ZENGİNLİKLERİ NELERDİR?
-Tarım
-Sanayi
-Hayvancılık
MANİSA TARIM ŞEHRİ Mİ?
Miras paylaşımı ile tarım alanları küçüldü. İl topraklarının % 91,7’si tarıma elverişli iken bu potansiyeli tam olarak kullanamamaktayız. Manisa pamuğu ile helalleşti, tütün duman olup Spil'den aştı. Manisa üzümünün mirasını  İzmir yiyor. Gediz’i küstürmüşüz. Şeftali ile gönül eğleyip, kiraz ile şenlik yapıyoruz.
Bugün gübre, ilaç, mazot fiyatlarının yüksekliği, bilinçsiz ekim ve bakım ile Manisa potansiyelinin altında ürün elde etmekte.
Vali Bektaş’ın Gediz’in temizlenmesi, organik  tarım alanlarına yönelik projeleri ile Manisa’nın tarım gücünü ortaya çıkarma çabaları ve çalışmalarını sürüyor.
MANİSA SANAYİ ŞEHRİ Mİ?
Manisa güçlü bir sanayi şehri olmasına rağmen sanayi’den tam verim alamıyor. Manisa’da bulunan büyük şirketlerin merkezleri İstanbul, İzmir gibi şehirlerde bulunuyor. Mavi ve beyaz yaka olarak ayrıştırılan yönetici düzeyindeki beyaz yakalılar İzmir, İstanbul gibi şehirlerde yaşamakta. Sanayi tarım alanlarını içine doğru büyümekte. Şirketler kazanımları ile Manisa’ya ikinci bir yatırım yapma yerine kazanımlarını başka şehir ve ülkelere taşımaktalar. Manisa sadece üretim ve işçi şehri olarak varlığını sürdürmekte.
MANİSA HAYVANCILIĞIN NERESİNDE?
Manisa son yıllarda hayvancılık köylerde bile yapılmıyor. Çok az düzeyde besi hayvancılığı dışında, keçi ağırlıklı sürüler ile geçim sağlayan köylerin birçoğunda hayvancılık terk edildi. Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü hayvancılığın tekrar geliştirilmesi için köylerde faliyetler sürdürüyor.
MANİSA ÜNİVERSİTE ŞEHRİ Mİ?
Manisa’nın üniversitesi var ama öğrencilerimizi Manisa’da tutamıyoruz. Manisa’da Üniversite var ama Öğretim üyelerimizin çoğunluğunu Manisa’da tutamıyoruz. Bunun nedenini Tüm Manisa biliyor. Şehrimiz hala konaklama, sosyal yaşam alanları, sanatsal-kültürel faaliyetler konusunda yeterli gelişmeyi sağlayamadı.
MANİSA TURURİZİM ŞEHRİ OLABİLİR Mİ?
Manisa Şehzadeler şehri olması, tarihi mirası, kültürel değerleri, coğrafi yapısı ve doğal güzellikleri ile turizm şehri olabilir. Sağlık turizmi, Doğa turizmi, inanç turizmi, tarım turizmi, festivaller, fuarlarr ve kongre şehri olabilir.
NE YAPMALI?
Önce başaracağımıza inanmalıyız. Sonra ısrarla inancımızı toplumun tüm kesimlerine yayarak bilgilendirmeliyiz. Her kesimden Manisa’lının sahiplenmesini sağlamalıyız. Bilimsel projeler ışığında uzman  ekip çalışması yürülerek başarırız.
Hadi hayırlısı...

21 Eylül 2015 Pazartesi

GEDİZ’İ KİM KURTULACAK


17 Eylül 2015, 13:29
Ali GÜLTEKİN
Gediz’in yıllar önce gelin kız gibi salınarak cilveli akışı yerine bugün bizlere küskün bakışını defalarca Manisa Denge Gazetesi sayfalarında okuduk. ETV ekranlarında sorunları ve çözümleri konusunda programlar izledik. Son olarak Denge gazetesi 16 Eylül 2015 manşeti ”BALIKLAR ÖLÜYOR, BAKANLIK BAKIYOR” olarak çıktı. Gediz Nehri kirliliğini Bakanlık gündemine taşıyan Denge gazetesi aynı zamanda çözüm adresini de belirlemiş oldu. Bugüne kadar Gediz Nehri kirliliği Uşak, Kemalpaşa, Manisa arasında polemik konusu oluyor, suçu biri diğerinin üzerine attığı için çözümü orta yerde kalıyordu.
ÇEVRE VE İNSAN
İnsanoğlunun, 19. Yüzyılda Batı’da başlattığı sanayileşme ile birlikte doğal kaynakların tükenmesi ve çevre kirliliğinin başlamasına sebep oldu. Çevre sorunu sadece evimizin önünü değil, tüm dünya, hatta evren olarak ele alınmalı. Çevre sorunu aynı zamanda kültür, eğitim, bilim, ahlak… sorunudur.
GEDİZ NEREDE KİRLENİYOR?
Gediz Nehri kirliğini yerinde incelemek amacı ile harekete geçen Gediz Havzası Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma, Çevre ve Kalkınma Vakfı (GEMA) Başkanı Şener Kilimcigöldelioğlu ile Yönetim Kurulu üyelerinden oluşturulan araştırma ve geliştirme grubu, Gediz Nehri`nin doğduğu Murat Dağı`nda incelemelerde bulundu. Gediz Nehrini besleyen büyük ve küçük derelerden analiz ettirmek üzere bir kaba su alan Gema Vakfı Araştırma –Geliştirme Grubu, Gediz`in doğduğu yerde temiz su aktığını ve  içilebilecek nitelikte olduğunu söyledi.(26.09.2014)
BÜYÜRKEN YOK OLMA!
Doğa ile dengeleri kurarak koordineli çalışma yapamadığımızdan bir tarafı yaparken bir tarafı yıkıyoruz. Bir taraftan sanayinin, Manisa'nın büyümesinin rehavetine kapılırken bir taraftan tarım alanlarımızı bitiriyoruz. Akarsularımız kirlenerek yaşam alanlarımız yok oluyor. Çal Dağlarında Nikel madeni ararken, Ovamızda salınarak akan Altın değerindeki Gediz Nehri'nin yok oluşunu seyrediyoruz.
Duwamish Kızılderililerinin Reisi Seattle’nin 1853-1857 yılları arasında ABD Başkanı olan Franklin Pierce’e yazdığı mektubu okumanızı önemle rica ediyorum.  Mektubu okuduğumuzda doğaya karşı sorumsuzluğumuzu ve vicdansızlığımızı eminim tekrar sorgulayacağız.  
GEDİZ’DE YAŞAM YOK OLUYOR!
Olta Balıkçıları Federasyonu (OBAF) Başkanı İsmail Atalay 23 Ekim 2013 yılında verdiği demeçte şu konulara dikkat çekmişti. " Nehir simsiyah akıyor. Boyahanelerin atıkları nedeniyle zaman zaman kırmızı, zaman zaman yeşil akıyor. …Uşak'tan çıkan bu zehirli atıklar Manisa, İzmir'de on binlerce hektar tarım arazisini zehirliyor. Bu tarım arazilerinde yetişen ürünleri bizler yiyoruz. Gediz'i öldürmekle kalmıyoruz, balıklarımızı, toprağımızı, geleceğimizi öldürüyoruz."
LAF ÇOK ÇÖZÜM YOK!
Dönemin Orman ve Su İşleri müdürü Veysel Eroğlu, 2012 yılında Gediz’de balık tutulacağının sözünü vermişti. 2015’de Gediz Nehrinde canlı bulamıyoruz. Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda, her nehir için bir ‘nehir havzası yönetim planı’ oluşturmak şart. Bu şarta uyarak 2008 de Gediz Havzası Koruma Eylem Planı yürürlüğe girdi. Altına imza atarak rafa kaldırdığımız bir çalışma olarak tozlanmasını mı bekliyor?
GEDİZ MANİSA’NIN SORUNU MU?
Manisa Valisi Erdoğan Bektaş 16-04-2015 tarihinde Manisa Organize Sanayi Bölgesi Konferans Salonunda yapılan "Gediz Havzası Yönetim Heyeti" toplantısında ise şu açıklamalarda bulunmuştu:
… Tahminen Manisa hudutları bünyesinde bulunan 400 dolaylarında kirlilik odağı var. Biz Manisalılar kabahati başkalarına atmayı seviyoruz. 'Gediz’i biz kirletmiyoruz... Uşak kirletiyor... Kemalpaşa kirletiyor...' İşin içine girdiğimizde gördük ki bu iş öyle değil, asıl yüzde 70- 75 bizde, Uşak’tan fazla aşırı kirlilik gelmiyor.
MANİSALI NE YAPIYOR? MANİSA NE YAPIYOR?
Manisa’yı marka kent yapmak istiyoruz.
Manisa’yı turizm kenti yapmak istiyoruz.
Manisa’yı organik tarım merkezi yapmak istiyoruz
Manisa’yı sağlık turizminin merkezi yapmak istiyoruz
Manisa’yı inanç turizmine açmak istiyoruz.
Manisa’ya şehzadeler kenti ilan ediyoruz…
SONUÇ OLARAK!
Gediz Nehri'nin temiz suya kavuşması Gediz’in içinden geçtiği şehirlerin çözeceği sorun olmaktan çıkmış durumda. Çevre ve Şehircilik Bakanlığın çözmesi gereken acil bir sorun haline gelmiştir. Burada Manisalılara, kurum ve kuruluşlarına düşen görev bu konuyu gündemde tutarak sıkı takipçisi olmalıdır.
Çocuklarımız büyük sanayi, büyük evler, büyük arabalar, büyük paralar bırakabiliriz. Çocuklarımız, küçük balıklar, kaplumbağalar, kuşlar, bitkiler, ağaçlar, içecek temiz su bırakamayabiliriz…
Hadi hayırlısı…

15 Eylül 2015 Salı

MUNZUR’DAN SPİL’E


14 Eylül 2015, 15:55
Ali GÜLTEKİN
Iğdır, Dağlıca, Cizre’ye düşen ateşlerin acısına Manisa Spil dağı eteklerinde Niobe gözyaşı döktü. Doğu, Güneydoğu’dan gelen Kürtçe ağıtlara Tarsus’da Arapça, Salihli, Turgutlu’da Türkçe ağıt seslerini kattılar.
Bu çatışma ortamının durdurulması için devlet, hükümet, güvenlik güçleri çözüm yaratmalı. Sivil Toplum Kuruluşları demokrasinin gereği, barışçıl gösteri haklarını elbette kullanmalıdırlar.
AGUSTOS SICAĞINDAN, EYLÜL KARANLIĞINA
Ağustos sıcağında vatan topraklarımıza düşen ateş bize bir kara Eylül daha yaşatıyor. Ülkemizin, devlet, güvenlik güçleri ve hükümeti hiçe sayarak, “teröre tepki” adı altında süreci ırkçı-şoven bir Kürt-Türk çatışmasına evriltmek çabası içinde olanların oyunu mutlaka sağduyu ile boşa çıkarılmalı.
YOKSUL HALKLARI SOKAĞA KİM ÇAĞIRIYOR?
Devlet, hükümet, güvenlik güçleri görevlerini sürdürüyor. “Terör sokakta bitirme” çağrısı yapanlara soralım? Peki, makam, mevki, kariyer sahipleri, sermaye temsilcileri, bunların asilzade prens ve prensesleri neden sokaklarda değiller? “Vatanı savunmak”,   "kasti yaralama" ve "hırsızlık" suçlarından sabıkasının bulunduğu ortaya çıkan, HDP Genel Merkezi protestosu sırasında binada yangın çıkaran Çorum nüfusuna kayıtlı D.H.C. ye mi kaldı? Vay halimize!
BU DA NİYE?        
 “Teröre protesto” iddiasıyla Selimiye kışlasına doğru yürüyüş düzenlemek de niye? “Askeri kapsama alanı içine girerek” 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbelerine “şartların olgunlaştığının” sinyalini mi gönderiliyor?
ÇATIŞMALARDAN KİM KAZANIYOR?
 Global şirketlerin ülkemizde sit alanı, orman, milli park dinlemeden maden arayışları niye?  Silah tacirleri, çelik sanayisi ile beslenen kan emici canavarlar değiller mi? Bunlar, Ortadoğu’da olduğu gibi yeni pazarlar alanlarını; Din, ulus, mezhep, milliyet ayrışmalarını körüklediği çatışma, savaş ortamları üzerinden açmıyorlar mı?
SİLAH TÜCCARLARI KAZANIYOR!
 ABD’nin en büyük silah tedarikçisi Lockheed Martin, bu yılın ikinci çeyreğinde beklentilerinin yüzde 4,5 üzerinde 11,6 milyar dolar satış geliri açıklamış.İngiltere’nin en büyük silah tedarikçisi BAE Systems geçen yılın aynı dönemine göre karını 100 milyon dolar artırarak ikinci çeyrek satış gelirleri 6,2 milyar dolara çıkarmış. Raytheon, ikinci çeyrek satış gelirini  5,8 milyar dolara çıkarmış ABD’nin diğer büyük silah üreticisi.

MALATYA, ORDU VE MANİSA
Fındığın, kaysının başına gelenler bu yıl Manisa’da kuru üzümün başına geldi.Türk lirasının Euro, dolar karşısında değer kaybetmesi ile halkın temel gıda maddelerini alım gücü düştü. Süper Loto çekilişinde 6 bilen 1 kişi, 15 milyon 523 bin 355 lira 70 kuruş verdi.  Sahillerimize bebek cesetleri vuruyor. Döviz kurlarındaki yükselişin ardından ikinci el otomobil fiyatlarında son 2 ayda marka, model ve segmentine göre, yüzde 10-25 artış yaşandı. Suriyeli mülteciler Manisa’ya kadar ulaştı. Ülkemizde, Borsa, Euro, Dolar Everest’e tırmanıyor.Dünyanın en büyük 5. Bankası olan Bank of China Türkiye’ye gelmek için hazırlıklarına başlamış.
Savaş finansörlerinin ülkemizde açmak istedikleri silah pazarına fırsat vermemenin en güçlü, en onurlu çözüm çatışma ortamını BARIŞA dönüştürmektir. Bize düşen görev: Farklı ulus, renk, din, mezheplerden olan köylümüz, akrabamız, ortağımız, komşumuz, iş arkadaşımız, arkadaşlarımızın farklılıklarına hoş görü göstererek insani değerlerimiz üzerinden birlikte yaşamı güçlendirmektir.
ÇATIŞMALAR DURDURULSUN!
İki kardeş yatıyor yan yana, iki komşu evin ocaklarına aynı anda düştü ateş. Ayrı dillerden ağıtlar yakılıyor. Gözyaşlarımız, akıtılan kanlarımız aynı renkte. Sahibi aynı tüccarın silahı ile farklı eller uzanıyor tetiklere…
NELER OLUYOR?
Oyuncu, Kıvanç Tatlıtuğ sosyal medyadan "Artık yeni bir güne başlamak hiç içimden gelmiyor. Hep bir korku, hep bir endişe, bugün ne olacak?" diye yazdı.
İspanyol El Mundo ilk haberini "Türkiye'de havada savaş kokusu var" yazısı ile okuyucularına duyurdu…
SONUÇ OLARAK!
Ülkenin bugün en acil ihtiyacı silahların susmasıdır!
 Hiçbir şey bunun ertelenmesi ve geriye itilmesine bahane olamaz, olmamalıdır da!
Hadi hayırlısı…

31 Ağustos 2015 Pazartesi

HANGİ ZAFER? HANGİ CUMHURİYET?

Ülke topraklarını savunmak için tek oğlunun ellerini kınalayarak cepheye gönderen analar, Eşi cepheden dönmeyen kadınlar, kardeşinin ölümüne tanıklık eden askerler, açlık yoksulluk içinde omuz omuza savaşan silah arkadaşları, kendini siper etmek için cepheye yürüyen halklar… Her şey vatan için haykırışları ile kurtuluş savaşına katılan kahramanlar…

CUMHURİYETİ KİMLER KURDU?

 Kurtuluş savaşına katılan tüm uluslardan, inanç ve mezheplerden halkın bağımsızlık mücadelesi tutkusu ile Cumhuriyet 29 Ekim 1923’de kuruldu. Köy, belde, kasaba ve kentlerde Cumhuriyetin inşası ve yaşatma mücadelesi başlatıldı…

CUMHURİYET’İN KAZANIMLARI:

- Anadolu Ajansı 6 Nisan 1920’de kuruldu.

- Türkiye Şeker Fabrikaları  19 Nisan 1923’te  kuruldu.

- Türkiye İş Bankası  26 Ağustos 1924 tarihinde kuruldu.  

- Ankara Fişek Fabrikası ve Gölcük Tersanesinde  1924’te  kuruldu.

- Sanayi ve Maadin Bankası  19 Nisan 1925’te kuruldu.

-Ankara Orman Çiftliği  5 Mayıs 1925’te kuruldu.

- Diyanet İşleri Başkanlığı İslam ve Sünnilik mezhebi dışındaki mezheplere yer verilmeden 3 Mart 1924 de kuruldu.

- Ankara Hukuk Fakültesi (Ankara Adliye Hukuk Mektebi), 5 Kasım 1925’te  kuruldu.

- Şakir Zümre Fabrikası ve Adana Mensucat (Dokuma) 1925 yılında Atatürk’ün onayıyla silah, bomba ve cephane üretecek olan  Fabrikası özel sektör eliyle kurulmuştur. Aynı yıl Eskişehir Hava Tamirhanesi de kurulmuştur.

-1926’da çıkarılan bir yasa ile petrol arama ve işletme hakkı devlete verilmiştir.

- Alpulu Şeker Fabrikası, Uşak Şeker Fabrikası, Kayseri Uçak Fabrikası  1926 yılında  kurulmuştur. İnşaat demiri üreten ilk haddehane İstanbul’da kurulmuştur. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri, Bakırköy Çimento Fabrikası 1926’da faaliyete geçmiştir.

-Kırıkkale Mühimmat Fabrikası, Bünyan Dokuma Fabrikası ve Eskişehir Kiremit Fabrikası, Bursa Dokumacılık Fabrikası  1927 yılında  kuruldu. Aynı yıl Köy Öğretmen Okulları kurulmaya başladı; İş Bankası ve Anadolu Ajansının %70’ine sahip olduğu Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi kuruldu.

- Ankara-Kayseri, Samsun-Havza-Amasya tren hatları yapımına 1927‘de  başlanmış; sonraki beş yılda Amasya-Zile, Ankara-Sivas, Kayseri-Şarkışla, Kütahya-Emirler, Fevzipaşa-Gölbaşı, Gölbaşı-Malatya, Ulukışla-Niğde, Zile-Sivas, Kütahya-Balıkesir gibi tren hatları yapılmıştır.

-Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi  27 Haziran 1928’de kuruldu.

- Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası, Malatya Elektrik Santralı, Ankara Çimento Fabrikası, Gaziantep Mensucat Fabrikası  1928 yılında  kuruldu.

- Anadolu Demiryolu Şirketi  1928‘de  yabancılardan satın alındı.

- Ankara Havagazı Fabrikası, Ayancık Kereste Fabrikası, Trabzon Hidroelektrik Santralı ve İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası  1929 yılında  kuruldu.

- Mersin-Adana, Anadolu-Bağdat, Mersin- Tarsus Demiryolları  1929‘da  yabancılardan satın alındı.

- Haydarpaşa Limanı  1929‘da  yabancılardan satın alındı.

- Kayaş Kapsül Fabrikası ve Nuri Killigil Tabanca, Havan ve Mühimmat Üretim Tesisleri  1930 yılında  kuruldu.

Türk Tarih Kurumu 15 Nisan 1931’de Atatürk’ün direktifleriyle kurulmuştur.

- Türk Dil Kurumu 12 Temmuz 1932’de Atatürk himayesinde kuruldu.

- Onuncu Yıl Marşı,  1933 yılında bestelendi. 

- Sümerbank 1933 yılında kuruldu.

- Devlet Hava Yolları, Petrol Arama ve İşletme İdaresi ile Altın Arama ve İşletme İdaresi  20 Mayıs 1933’te  kurulmuştur.

- Eskişehir Şeker Fabrikası, Turhal Şeker Fabrikası, Konya Ereğli Bez Fabrikası, Bakırköy Bez Fabrikası, Bursa Süt Fabrikası, İzmit Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası,  Zonguldak Antrasit Fabrikası, Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası, Keçiborlu Kükürt Fabrikası, Isparta Gülyağı Fabrikası, Ankara, Konya, Eskişehir, Sivas Buğday Siloları, Kayseri Bez Fabrikası 1934 yılında kuruldu.

-  Etibank, Maden Tetkik Arama Enstitüsü kurulmuş, İstanbul Rıhtım Şirketi yabancılardan 2 Haziran 1935’te satın alınmıştır.

- Nazilli Basma Fabrikası, Bursa Merinos Fabrikası, Gemlik Suni İpek Fabrikası 1935 yılında kuruldu.

1936 yılından itibaren madenlerin millileştirilmesi politikasına gidildi.

- Ankara Çubuk Barajı, Zonguldak Taş Kömürü Fabrikası, Nuri Demirağ Uçak Fabrikası, Malatya Sigara Fabrikası, Malatya İplik Fabrikası, Bitlis Sigara Fabrikası, Elazığ Şark Kromları İşletmesi  1936’da  kuruldu.

- İzmir Havagazı Şirketi ve İstanbul Telefon Şirketi  1936’da yabancılardan satın alındı.

-1937 yılında Malatya Bez Fabrikası, Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği,  İzmit Kâğıt ve Karton Fabrikası, Karabük Demir Çelik Fabrikası kuruldu. Kozlu Kömür İşletmeleri, Trakya-İstanbul Demiryolları yabancılardan satın alındı. Diyarbakır-Cizre demiryolu yapıldı.  

- Divriği Demir Ocakları, Sivas Çimento Fabrikası  1938’de  kuruldu.

-17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri açıldı.

NEMİZ KALDI?

Günümüzde en çok “hak ediş bütçesi” ile Diyanet dışında nemiz kaldı? 10 yıl marşının onlarca yıl sonra yenisi yazılabildi mi? Üretici birlikler, kooperatifler, milli sanayimiz nerede?  Hayvancılık, tarım, sanayi üretiminde neredeyiz? Ülkemizde küresel güçler, bizleri kölelik koşullarında ucuz iş gücü ile çalıştırarak, çevreye zarar vererek “vergi cennetinde” yaşayarak karlarına kar katmıyorlar mı? Sağlığımız para endeksli değil mi? Cumhuriyetin eğitime başladığı köy enstitüleri 1954 yılında kapatılmadı mı? Bugün, 4+4,3+5 hesapları ile cebelleşiyor muyuz? Demirel, "Ford fabrikası için gerekirse Çankaya'nın bahçesini bile veririm" demedi mi? Şimdi, Cumhuriyetten geriye ne kaldı?  Cumhuriyet nerede?
SONUÇ OLARAK!
Bize düşen. Bu cennet ülkenin değerlerine sahip çıkarak ulus, milliyet, din, mezhep, renk ayrımı yapmadan ekonomik-sosyal-siyasal bağımsızlığını sahiplenerek, Cumhuriyetin tüm  insani ilkelerini korumak için demokrasi mücadelemizi sürdürmeliyiz.
NEYİN ZAFERİ?
“Cumhuriyet'in nesi korunabildi ki” Cumhuriyetin neyi kaldı? Neyin zaferi kutlanıyor?
Hadi hayırlısı…

Ali Gültekin

10 Ağustos 2015 Pazartesi

TÜRKİYE NEREYE?

Günümüzde vatan topraklarına saldırı sadece savaşla, işgallerle yürütülmüyor. Ekonomik olarak güçlü ülkeler siyasal baskılar ile yaptırımlar uygulayarak yoksul ülkeleri her alanda sömürgeleştiriyorlar. Yer üstü yer altı zenginliklerini ele geçirirken; Ulusal, kültürel, inançsal, tarihi… tüm değerleri talan ederek anlamsızlaştırıyorlar. Bu değerlerden kopan toplumu gerilim, ayrışma, çatışma ve savaş ortamına çeken kan emicilerin barbarlıklarına karşı ülke çıkarlarımız için birlikte mücadele etmedikçe vatanseverlik türküleri çığırmamız bir anlam ifade etmez.

Avrupa Birliği ülkelerinden sanayi ürünleri devşiriyoruz. AB, (Avrupa Birliği) ABD, (Amerika Birleşik Devletleri) İsrail’den silah alıyoruz. Yeni Zelanda, Avustralya’dan et, Bulgaristan’dan saman alarak Kürt’e-Ermeni’ye çemkirmek ile Türk milliyetçisi olunur mu?

VATAN TOPRAKLARINA SAHİP ÇIKMAK!

Küresel sermaye altın aramak için topraklarımızı Halaç pamuğu atılırken yan gelip yatanlar, Ormanlarımız kesilip, topraklarımız zehirlenerek çölleştirilirken kılını kıpırdatmayanlar,  Doğamızı yok eden HES icadına karşı duyarsız kalanlar bugün savaş çığlığı atarak vatansever olabilirler mi?

AYRIŞMAYA HAYIR!

Bugün; Ülkemizde ayrışmacı, çatışmacı, düşmanlık dili ile ulus, inanç ve mezhep ayrımcılığı körükleniyor. Yıllardır sürdürülen Gâvur, Ermeni, Rum “döllü”,”uşağı”, “çocuğu” aşağılamalarına yüzyıllardır birlikte yaşadığımız Kürt halkını dâhil ederek ülke topraklarına zehir saçılmasına seyirci kalmak Türk halkı olarak vatandaşlık sorumluluğumuz olur mu?

BİRLİKTE YAŞAM!

Oysa birçok ülke’de farklı ulus ve inançlardan insanlar birlikte yaşayarak ekonomik, siyasal, sosyal alanda gelişmişlerdir. Farklı ulus ve inançtan insanlar ile yaşamak farklılıklarımıza hoş görü ile yaklaşmayı algılamak için de bilgi gerek.  Bu sorun şüphesiz eğitim sorunudur. Bunca yıldır düşmanlık için harcadığımız bütçeyi barış için harcamış ol-say-dık, ülkemiz her alanda gelişip güçlenirdi.  Bütün bu değerleri Türkiye’ topraklarına kazandırmak için birlikte yaşamı savunmak insanlık görevi değil mi?

İNADINA BARIŞ!

Barış için ayağa kalktığımızda ya ayaklarımızı kırıyorlar ya da kollarımızı buduyorlar. Türkiye’de yaşayan tüm halklara düşen: İnanç ve inatla birlikte kardeşçe yaşamı savunmak olmalı. Bize düşen: Eşit sosyal-siyasal haklar temelinde kardeşçe yaşayıp ülkemizin ekonomik, siyasal gelişimini sosyal bir devlet olma yönünde desteklememiz gerekmez mi?

 Küresel güçler ve ülkemizdeki temsilcileri krize girdiklerinde gerilim yaratarak kendi sermaye artırımları ve saltanatlarını sürdürmek için bulanık suda balık avlıyorlar.

ÖLÜM HEP BİZE Mİ DÜŞER USTA

Son günlerde Türkiye’de yaratılan çatışma ortamında Ağa konakları, Yalılar, Saraylardan savaş mühendisliği ile sokaklarda savaş naraları atılırken, ateş düşen yoksul evlerinde, gecekondularda ocaklar bir, bir sönüyor. 

“Vatanın milli geliri zenginlere”, “milli kahramanlıkları” yoksullara mı düşer be usta? Cennet toprağımız ne bir bomba düşsün ne de bir can yok olsun. Kardeşçe paylaşımı içimize sindirdiğimizde bu topraklar hepimize yetecek kadar bereketlidir be usta!

AYRIŞMAYA, ÇATIŞMAYA, SAVAŞA HAYIR!

Hadi hayırlısı…

21 Temmuz 2015 Salı

ÇATIŞMAYA HAYIR! SAVAŞA HAYIR! AYRIŞMAYA HAYIR!

Bugün Orta doğu coğrafyası üzerinde süren savaşın, ülkemizde körüklenen ayrışma ve çatışma ortamı içerisinde güvenlik güçlerinin, halkın katledilmesinin tek sorumlusu uluslar arası sermayedir.
 Uluslar arası sermaye: Emeği sömürerek, ülkelerin milli, tarihi, kültürel değerlerini talan ederek yaşam sürerler. Kontra çeteleri, militarist birlikleri, basın yayın ve sermaye gücü ile halkları inanç, mezhep, ulusal değerleri üzerinden ayrıştırarak düşmanlaştırılıyorlar. insani değerlerinden kopararak, baskı ile yönetimleri altına alırlar. Halk bu çatışma karanlığında kendilerine yol ararken bir bakmışsınız tarım alanlar, deniz sahilleri, ormanları, suları, dağları, evleri, milli sermayeleri… uluslar arası güçlerin eline geçmiş olur.
SEN KİME DÜŞMANSIN?
Sokakta insanca yaşama hakkı isteyen vatandaş, nöbet tutarken asker, olay yerine giderken Polis öldürülüyor.
Terörist-Devletin Askeri, Polisi -Türk, Kürt, Ermeni, Süryani, Arap… Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Ortodoks, Alevi, Sünni, Şafi… ölmüş diyerek duyarsızlaştık. Oh! Çekenlerimiz, zafer çığlıkları atanlarımız oluyor.
İNSAN ÖLÜYOR!
İNSANLAR ÖLÜYOR
İNSANLIK ÖLÜYOR!
Evlerimize ateşler düşüp ağıtlar yükseliyor. Çeteler silahlarının ucundan çıkan dumanı üflüyor. Küresel güçler; Kahkaha atarak, göz mimiklerini gizleyen gözlükleri, kurşungeçirmez siyah camlar arkasında çatışma-savaş, ağıt, çığlık, silah seslerini üzerinden sermaye çoğaltıyor.
BU OYUNU BOZALIM!
Ülkemizde sürdürülen Kürt-Türk çatışması değil küresel güçlerin kurduğu savaş sahnesidir. Güvenlik güçlerinin, halkın katledilmesinin sorumlusu uluslar arası sermayedir. HALKLARA DÜŞEN GÖREV: Bizim üzerimizde kurulan Kürt’ün Türk'e, Türk’ün Kürt'e karşı olması oyununu bozmalı. Bu cennet vatanımızda yetişen binlerce bitki çeşidi, yüzlerce çağlayarak akan suyumuz, binlerce hayvan türü, ormanlarımızı, toprağımızı, denizlerimizi, tarım alanlarımızı, kültürel, tarihsel, milli değerlerimizi… savaş şebekelerinin talanlarından koruyarak bereketlerini nimetini paylaşarak kardeşçe barış içinde birlikte yaşamak olmalı.
Hangi ulus
Hangi inanç
Hangi mezhep öldürmek üzerinde ortaya çıktı?
Sermaye: Sömürü, yağma, işgal, çatışma ve halkları inanç, renk, milliyet üzerinden ayrıştıran sermaye kendi saltanatına, insanlığı savaştırarak ortaya çıktı.
YETER ARTIK!
YETER ARTIK!
YETER ARTIK!
Manisa'nın yoksul evinde Polis oğluna, Sinop’un  köyünde Asker eşine, Antep’de kardeşine yakılan ağıt sesleri yükselmesin.
ÖLÜMLER DURDURALIM!
ÖLÜMLER DURDURALIM!
ÖLÜMLER DURDURALIM!
En çok ayrışma, çatışma ve savaş çığlığı atanlar Ülkemizdeki çatışma ve Orta doğu içindeki savaş ortamından beslenenlerdir. Uluslar arası güçler kriz ortamına girdiklerinde sistemlerini ve sermayelerini savaş ortamlarında dengelerler. Her ülkenin kendi iç dinamiğine göre o ülkede etnik kimlik, inanç, renk… üzerinden kargaşa yaratarak kendilerine pazar açarlar.
SİZ YALILARDAN POLİSLERİMİZ İÇİN YÜKSELEN AĞIT SESİ DUYDUNUZ MU?
SİZ SARAYLARDA ASKERİMİZ İÇİN YÜKSELEN AĞIT SESİ DUYDUNUZ MU?
SİZ AĞA KONAKLARINDA GERİLLA CENAZESİ İÇİN YÜKSELEN AĞIT SESİ DUYDUNUZ MU?
Duyamazsınız!
Duyamayacaksınız!
Biz ayrıştığımız için onlar bizi yönetiyor. Biz çatıştığımız için onlar saltanat sürüyor. Biz insani değerlerimize sahip çıkamadığımız için onlar insan kılığında geziyor. Biz ülkemizin bağımsızlığına vatan topraklarımıza sahip çıkamadığımız için onlar küresel güçlere milli değerlerimizi pazarlayarak ortak olup birleşiyorlar. Farklılıklarımıza hoşgörü ile yaklaşarak, Milli sanayi, tarım, hayvancılık… sosyal devlet olmak için barış içinde birlikte üreterek yaşadığımızda çatışma ve ayrıştırma mühendisliği yapan şebekelerden ancak kurtulabiliriz.
ÇATIŞMAYA HAYIR!
SAVAŞA HAYIR!
AYRIŞMAYA HAYIR!
İnsani değerlerimizi koruyarak insanca yaşam için:
BARIŞ!
BARIŞ!
BARIŞ!
Hadi hayırlısı…

25 Haziran 2015 Perşembe

BASIN -YAYININ YALAKALARI


İnsanların dünya görüşü, vatanseverlik, mesleki ilkeleri ile yaşam sürmeleri elbette çok önemli. Bu aynı zamanda insan olma sorumluluğu, vatandaş olma bilincinin oluşumu, mesleki bilgisini geliştirmedir.
YALAKALIK NEDİR?
Yalakalık bir üst pozisyona gelme ve çıkar elde etme yöntemidir. ‘Yalaka’ kelimesinin TDK’daki karşılığı: Dalkavuk, arsız, şımarık. Yalaka olmak; Dalkavuklaşmak, arsızlaşmak. Yalakalık: Yaranmak amacıyla aşırı derecede övgüde bulunma işi. Yalakalık etmek amacıyla aşırı derecede dalkavukluk etmek. TDK’Ya göre, “Yalaka”lık, TDK’nın Türkçe sözlüğünde. “yalakalar” için verilen karşılık bu.
YALAKALAR VE GÖREV ALANLARI
Bu türden yaratıklar “Köşe yazarları” (Köşe taşları), “moderatör” veya “TV yorumcusu” olarak görev alanlarına atanırlar. Bunların mesleki bi,lgileri, kendi öz düşünceleri olmaz. Siyasi kişilikler ve patronlar değiştikçe veya fikirleri değiştikçe yalakaların fikirleri de onlara bağlı olarak değişir. Bu yaratıklar toplumların oluşmasından bu güne her dönem varlıklarını sürdürdüler.
TARİHÇEMİZ!
Çanakkale, Anafartalar, Dumlupınar… cephelerinde destan yazarak kurtuluş savaşı verdik.
Adlarımız: Feyzi Çakmak, İnönü, Hasan Tahsin, Halide Edip, Gördesli Makbule…
Kurtuluş savaşı sonrası tam kurtulduk derken 27 Mayıs darbesi ile başa döndük. İsimlerimiz Menderes, Fatih Rüştü, Cemal Gürsel, Ecevit… oldu.
Hadi… Çöl sıcaklarından kurtularak ayağa kalkıyoruz derken bir tökezleme daha. Dünya ülkeleri üzerinde esen bağımsızlık rüzgârının balkanlardan topraklarımıza gelmesi ile serinleyen 68 kuşağının bağımsızlık ve özgürlük uyanışına 1971 askeri darbesi ile çelme takıldı. 
Adlarımız: Deniz, Hüseyin, Mahir, İbrahim, Taylan… oldu. Darağaçlarında, dağlar başında, işkencelerde, sokaklarda ölümler kusarak kestik mi yollarını…
Kim tutar bizi; Vatan, millet, Sakarya tam gaz ileri derken frenimiz boşaldı. Karanlık zihinler kuluçkaya yatmış. Olgunlaşmış yumurtadan civciv çıkaracaklar. 12 Eylül sabahı Mesut Mercan’ın sesinden bildiri, tank sesleri içinde askeri darbe ile uyandık.
Adımız: Erdal Eren, Necdet Adalı, Veysel Güney… oldu.
DEĞİŞİM ZAMANI
Vatan, millet, Sakarya söylemlerinden kurtulup 10. Yıl marşı yanı sıra 2023, 207’ i hedef alan söylemler ile yeşil kuşak yolculuğuna mı çıkıyoruz. Hadi rast gele… Laik, şeriat düşmanlıklarını ortandan kaldıran değişim zamanı. Dünya’da kominizim tehlikesinden kurtuldu.  Dünya sermeyesi birleşiyor. Milli sermaye, vatan, millet, üretim, kalkınma, emek, bağımsızlık, eğitim, kültür, tarım, hayvancılık, milli gelir artık hikâye. Bas parayı ihtiyacını istediğin ülkeden al orta direk güçlensin ideolojisi ile Özal ülkeyi sonuna kadar el kapılarına açtı.
EHLİLEŞTİRME
Sol, sosyalist, komünist ideoloji topraklardan “köküne kezzap suyu dökülerek temizlendi. İnanç özgürlüğü isteyen, komşusu açken tok yatmayan “yeşil kuşağın önü” tam da dünya ülkelerinde güçlenen milliyetçilik, Ortadoğu ülkelerinde din ve mezhep çatışmalarının alevlendiği zamanda neden  
Açıldı? Ülkemizde, 28 Şubat 1997’de zıt renklerin birliği ile elde edilen formülü 2003 yılı sonrası “denetimli olarak hayata geçirilmeye mi çalışıldı? Ayrıca, yetmez ama evetçiler ile üç boyutlu görsel görünüm mü kazandırıldı?
 Her şey yolunda derken birden renk uyumsuzluğu ile renklerin çatışması ortaya çıktıAdımız: Ergenekon Sarıkız, Ay ışığı, Yakomaz, eldiven, Balyoz… oldu. Gezi, Etem, Ali İsmail, Berkin… oldu.TEKRAR BARIŞA EL UZAT
Türkiye’de meslek henüz bu standartlara ulaşmış mıdır? …
Koru komşu, üç beş yabancı dost araya girip” olmaz böyle şey, barışa el verin diyerek araya girmelerine sevinirken 17-24 Aralık ile tekrar parellel hata düştük.
NE YAPMALI?
Bu ülkenin bir parçası olarak gazeteciler: Basın, ahlak kurallarına uymalı. Toplumun; (okur, izleyici, dinleyici) gözü, kulağı, dili olmalıdır. Devlete değil, kamuya çalışmalıdır, halkın duymadıklarını duymalı, göremediklerini görmeli, söyleyemediklerini söylemelidir. Siyasal iktidara değil yasalara bağlı çalışmalıdır. En önemlisi; tarafsız, ayna gibi gördüklerini yansıtan, nabza göre şerbet vermeyen, kalemini satmayan, objektif, gerçekçi gazeteciler olunmalı. Bu aynı zamanda insan olmanın, duyarlı vatandaş olmanın, meslek ahlakına uygun çalışmanın da gereğidir.
Hadi Hayırlısı...