Gelininin çeyiz sandığında hediye gelen Manisa bezinden dokulu yazmasını
başına bağlamış nine halk otobüsünün ön koltuğunda torunu ile seyahat ediyor.
Sıcaktan yazmasının dışında kalmış kınalı saçlarının arasından yüzüne ter
sızıyor. Terini rahmetli eşinden yadigâr kenarları el işi ile işlenmiş mendili
ile sildi. Yanında oturan torunun omzuna eli ile dokunarak korna sesleri ile
caddeleri inleten, araçların camlarından yarı çıplak bedenlerini sarkıtmış,
araçtan çıkan müzik sesi ile kendi çığlılarını karıştırmış bağırtılar, trafik
kurallarını hiçe sayan beş on araçlık konvoyu kolunu yavaşça kaldırıp işaret
parmağı ile göstererek torununa sordu.
Nine: Bunlar topçu mu?
Torun: Hayır!
Nine: Berduşlar mı?
Torun: Hayır!
Nine: Tımarhaneden mi kaçmışlar?
Torun: Hayır!
Nine: Manisa’ya “gâvur” sevkiyatı mı var?
Torun: Hayır!
Nine: Kızım kim bunlar?
Torun: Asker gönderiyorlar.
Nine: Aman Allah’ım!
Araçlar seyir halindeyken yarı çıplak bedenlerini aracın pencerelerinden
sarkıtanlar, trafik kurallarını hiçe sayarak canımıza kastedenler, milli
değerlerimizi tehlikeye sokanlar, uyarıldıklarında sağa sola tehdit savuranlar,
ellerinde silah rast gele ateş edenler, yolları trafiğe kapatanlar… Vatan
evlatları mı olacak? Biz bu vatanın malını canını bunlara mı emanet edeceğiz?
Rabbim! sen koru bizi.
Biz kınalı kuzularımızı askere alınlarından öperek gönderirdik. Büyüklerin
elleri öpülür, helallik alınır. Başları dik, çakı gibi askerler olarak
gönderdik.
Sarhoş bağırışı, maganda davranışı, trafik canavarı, külhan bey edalı,
saygısız, sorumsuz, geride enkaz bırakarak sarhoş kafalarla peygamber ocağına
gidilir mi?
Soralım halkımıza: Gidilir mi?
Hadi hayırlısı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder