Alaca
karanlıkta kalkıp salon penceresini açıp, büyük evinin küçücük bahçesine
baktığında cam ağacının heybetli duruşuna rağmen yalnızlığındaki hüznü fark eden Mustafa Pala
hüzünlendi. Doğaya saygısından dolayı daha fazla sahip çıkamama duygusundan
başını kaldırıp Spil’e bakamadı…
NEDEN
1+1?
Tek
tek yüzüne damlayan yaşlı gözlerini evinin odalarında gezdiren Pala, Kocaman
salon, üst katta 1.2.3 oda, bir üst katta devam eden odaları hesapladı. Koca
evde yaşayan yalnızca iki kişiydiler. Her sabah
gazetesini okuduğu koltuğa oturdu. İnsanlığın doğayı hoyratça kullanıyor olmasına öfkelendi. Gözlerini evinin büyük salonuna
dikti. Salonunu biraz geri çekerek boşalan yere iki limon ağacı dikti. Yukarı
katta iki odayı kaldırarak 3 çınar, 1 yasemin, 1 iğde ağacı
yerleştirdi. Evi küçülterek1+1 konumuna
getirdi. Oturduğu yerden “Bunu nasıl düşünemedim” diyerek kendine kızgın bir
şekilde ayağa kalktı. Uyuyan eşini kaldırmak, hayallerin, onunla paylaşmak
istediyse de, eşinin geç yattığını bildiğinden uyandırmaya kıyamadı. Kitaplına
yöneldi. Kentler ve kooperatifler konulu notlarını karıştırdı. Uzun süredir
üzerinde çalıştığı 1+1 dosyasını raftan çıkararak eline alıp, “o gün bugün”
diyerek hedefe kilitlendi.
MANİSA’DA
1+1 KONUTLAR YÜKSELİYOR
Dün,
Mustafa Pala’nın öncülüğünde, dönemin koşulları ve Manisa’nın ihtiyaçlarını
belirleyerek kurulan Manisa Birlik kooperatifi, konut-yeşil meydan-sosyal
alan-heykel tasarımları bugün Manisa’da tek nefes alabileceğimiz yerleşim
alanları. Bugün, büyük konutların küçük bahçelerini terse çevirerek ihtiyaca
göre küçük konutlar, büyük bahçeler tasarlanarak 1+1 konutlar inşa
ediliyor.
OBASYA YAŞAMI
Mustafa
Pala, köy yaşamının yok olunduğunu, kentlerde insanların yalnızlaştığı
düşünürken Moğolların bir şey
yapmalı parçası aklına
geldi. Kırgız, Kazak, Özbek obalarında günümüzde süren geleneksel Oba yaşamını
düşündü. Atalarımızın yaşadığı; yurt, oymak, boy, kolları uzun süredir
incelediğinden bu konuda oldukça donanımlıydı. Okuduğu kitapları, seyrettiği
belgeselleri, filmleri, gezdiği mekânları, çalışma notlarını bütünleştirdi…
YUNT
DAĞLARINDA OBASYA YAŞAMI YENİDEN BAŞLIYOR
…Şaha
kalkmış Kazak atının üzengine ayağını koyarak Çerkez at binicisi çevikliği ile
atın üzerine atlayıp dizginleri sıkıca tuttuğunda at yönü Yunt Dağlarına
çevrildi. Muradiye, Yağcılar, Sümbülleri dörtnalla geçti. Orta Köyün girişindeki
hayvan barınağına çevrilmiş eski Yunt Dağı evinin bahçe duvarından Atın
dizginlerini sıkıca çekerek durdurdu. Eski Yunt Dağı evinin avlusunda köylü
kadın keçilerini sağıyor. Yan evin önünde yanan odun sobasının üzerinde ateş
isinden kararmış çaydanlıktaki su fokur, fokur kaynıyor. Küçük bir kız çocuğu
evin bahçesindeki kümesten tavukların çığlıkları arasından aldığı iki yumurtayı
dikkatlice elinde tutarak mutfak kapısına doğru yürüyor. Karşı evin bahçesinde
domates, tere ve patlıcanların içindeki yaban otlarını seçen kadının sırtında
sarılı bir erkek çocuğu ağlıyor. Fatma ana sabah namazı sonrası evin salonuna
kurduğu halı tezgâhına Umay motifleri ilmekleri atarak tarih işliyor. Kalaycı
Mustafa düğün hazırlığında olan Ayşe kadının bakır kazanının parlatırken kalay
kokusu köye yayılmış durumda. Emekli Halil akşam torununa söz verdiği yay ve
oku torunu ile birlikte yapmak için köy dışındaki bahçesindeki ağaçtan kestiği
iki dal ile eşeksırtında köye girdi. Muhtarın radyosu evinin açık penceresinden
bütün köye 06.00 ajansını veriyor. Mustafa Pala, gerçeğe dönüştüreceği
hayallerini büyütürken odun ateşinde pişmiş bir bardak süttü ikram etmek için
yanına yaklaşan köylü kızı fark edemedi. “Amca Attan insene” sözü ile
hayallerini diri tutarak kendine geldi. Atından inerek köylü kızın elinden
sıcak keçi sütü ile evinin avlusunda köy yapımı fırında ev ahalisine ekmek
pişiren Nazlı hanımın yanına gitti. Bahçesindeki çam ağacının altında sıcak köy
ekmeği, keçi peyniri, yağı, bahçe domatesi, tere yumurta… İle kahvaltı yapan
Hasan Efendi ve çocuklarına selam vererek yanlarına oturdu.
Mustafa
Pala’ya sofrada yer açan Hasan Efendi: Biz geleneğimizi yaşatamadık.
Gençlerimiz üçer beşer köyleri terk ediyor. Devlet kültürel değerlerimiz olan
obalarımızı korumamız için bizlere destek sağlamıyor. Obamız Asya’dan
gelen Türk boyu Atalarımızca kurulmuş. Hasan Efendi, konuşmasını sürdürüyordu
ki, Mustafa Pala elindeki sıcak sütü masaya koyarak birden ayağa
kalktı. “Obasya evet Obasya” diyerek mırıldandığını fark eden Hasan
Efendi “Mustafa Efendi neden kalktın?” dediğinde Mustafa Pala Hasan Efendi’yi
duymadı. Türkmen Şelalesi, Aigai, Kilise… Tarihi yerler, Yunt Dağlarındaki
Türkmen yaşamı, yok olan halıcılık, okçuluk, demircilik,
kalaycılık, hayvancılık, el sanatlarına akıp gitti… Sağa sola koşturan
öğrencinin elinde sallayarak çaldığı okul zilinin Spil’de yankılanan sesi ile
kendine geldiğinde OBASYA ismi kesinleşmişti.
ZAMAN
GEÇİDİ MÜZESİ
Mustafa
Pala: Yunt Dağı evleri, Türkmen oba kültürü yaşatılmalı. Köy yaşamı
geliştirilip, zenginleştirilmeli. Atalarımızın geçmiş yaşamları zaman
geçidi müzesi olarak hayata geçirilmeli. Bölgemizin tarihi, kültürel
zenginliği turizme açılmalı. Bahçemizde sebzeler, meyveler, bitkiler yetişmeli.
Hayvancılık geliştirilmeli, el sanatlarımız tekrar üretilmeli, kentlerde
yalnızlaşan insanlarımız köylerimizde muhabbet içinde olmalı… OBASYA şeması
çiziliyor, mekânı belirleniyor, çalışma arkadaşlarını oluşuyor…
Mustafa
Pala, Altan Türe, Yaşar Coşkun, Volkan Anık, Ömre Yılmaz yan yana
geliyor. Bilgiler, yetenekler harmanlanıyor. Yüz oba çadırı, yüzlerce köy
özlemi çeken Odabaşlar, OBASYA’nın temelleri atılıyor.
Hadi
hayırlısı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder