Çankaya köşkü olanca
heybeti ile yeni ev sahibini bekliyor. Cumhurbaşkanını bugün Türkiye halkları
hangi ortak talepleri üzerinden seçerse, seçilen aday o talepleri temel alarak
kırmızı halılı merdivenlerden köşke çıkacak.
Biz ne
seçiyoruz?
Türkiye Cumhurbaşkanı
adaylarını din, mezhep, ulus, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet… Tartışmaları
üzerinden Çankaya’ya taşıma yolunda. Kimin hangi inançtan, mezhepten, hangisi
daha çok inançlı, inançsız olduğunu sorguluyoruz. Kimin daha çok ulusalcı,
milliyetçi olduğunu analiz ediliyor. Türkiye’nin bütçesini aşan hırsızlık
yolsuzluk iddiaları tartışılıyor. Adayların soyu mercek altına alınıyor. Genetik
yapısı sorgulanıyor. Ulusal dokusu inceleniyor. Bütün bunların bize ne faydası
var?
Bu kadar mı
acizleştik…
-Hala sosyal bir devlet
olamadık.
-Tarım’ı kimyasal
atıklara, sele, suya, pahalı yakıt, gübre ve ilaçlara heba
ettik.
-Hayvancılığı köy
boşaltma, ithal et sevdamıza harcadık.
-Köylü efendiliğini
şehirli olama hevesi ile yitirdi.
-Dışa bağımlı
sanayimiz; sularımızı, doğamızı kirletip, ucuz iş gücü ile işçilerimizi insanca
yaşamdan uzaklaştırdı.
-Üretimden koparak
tüketici toplumu olduk.
-Sağlık hizmetlerimizde
ekran önü ve arkası açık piyasa ticareti ile
sürdürüyor.
-Eğitim sistemimize
sızan Roma rakamları hesapları karıştırdığından 4.8.4+4-2 terimlerinin içinden
çıkamıyoruz.
Golü kimden
yeriz?
Eğitim, sağlık, toplu
taşıma, imar, sosyal alanlar, şehir meydanları, toplu taşıma, çevre, ulaşım,
işsizlik, pahalılık, insanca yaşama, doğa, can-mal güvenliği… (Hala suyu
elektriği olamayan yerleşim alanlarımız var) gibi ortak sorunlarımıza göz
yumarak dinci, mezhepçi, ulusalcı, milliyetçi Cumhurbaşkanı seçme oyumuzu taca
atıyoruz. Golü kimden yeriz? Bekleyip göreceğiz
İslam anlayışımız bu
düzeye mi indi?
Kim daha çok
Müslüman?
Kimin mezhebi İslam’ın
içinde?
Kim daha çok
Türk?
Kim daha çok
milliyetçi?
Kim daha çok
ulusalcı...?
Bir an
donuyorsunuz.
Bu ülkeye din âlimi mi
seçiyoruz. Cumhurbaşkanı mı?
Kim
hırsız?
Kim
rüşvetçi?
Kim yolsuzluk
yaptı...?
Bir an korkuya
kapılıyorsunuz. Sulh ceza mahkemesinde miyiz?
Kim hangi yetki ile
kimin inancını sorgulaya bilir? Bu hakkı kim nereden alıyor? Din, inanç adına bu
nasıl bir kurgu? İnançlarımız bu kadar mı zayıfladı? Biz bu kadar insanlıktan
çıktık mı? İslam anlayışımız bu düzeye mi indi?
Çocuklarımızı ateşin
içine atıyoruz
Padişahların fermanına
baş eğmekten, Cumhuriyet dönemi askeri darbelerinin kurduğu idam sehpalarına can
vermekten, işkence tezgâhlarında ölmekten, ceza evlerinde “terbiye edilmekten” ,
Dinimiz ile korkutulmaktan bıktık. Din, mezhep, ulusal… Ayrışmasının acısından
kurtulmaya çalışırken sönen acıların koruna odun taşıyarak harlamaya çalışanlara
çocuklarımızı kurban vermeyelim.
Bu davet
bizim
Cumhurbaşkanı
seçimlerinde toplumsal bütünlük, ülkenin orta değerleri, ekonomi, sosyal,
siyasal… Politikaları üzerinde tartışılarak
sürdürülmeli.
Devlet olanaklarını
kullanıp milyarlarca haksız kazanç elde edenler bir milyon harcayarak 10 çocuğu
toplu sünnet ettiren bu ülkede "hayırsever vatandaş" oluyor. Ülkesi için can
veren “hayır’a muhtaç vatandaş ” oluyor.
Hadi
hayırlısı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder