Ali Gültekin

14 Mart 2024 Perşembe

SEFALETİN VE SALTANATIN PARTİLERİ

 Sefalet çekenler:

Ülke halklarının yoksul kesimleri; demokrat, liberal, muhafazakar, milliyetçi, sosyal demokrat söylemlerden etkilenerek iktidar veya muhalefet partileri üyeleri, taraftarları oluyorlar. Partilerim seçim çalışmalarına katılıyorlar. Etkilendikleri söylemler üzerinden sefalet içinde sürdürdükleri yaşamlarının değişeceğini düşünüyorlar. Her seferinde yanılıp, bir sonraki seçimde aynı duygular ile yeniden, yeniden deniyorlar.

Ceplerinde dolmuş paraları olmadığı için kilometrelerce yolu yürüyerek parti örgütlerine gidiyorlar. Bir simit veya poğaça ile öğün atlatarak seçim çalışmalarına katılıyorlar. Partilerine seçim kazandırmak için yağmur, soğuk, sıcak demeden samimiyetle sahada kapı kapı dolaşarak oy istiyorlar.

Saltanat sürenler:

Özünde sermayenin, cemaatlerin, mezheplerin, ırkçı çevrelerin partileridirler. Milletvekilleri, yöneticileri: Patronlar, üst bürokratlar, siyasi nüfusu olanlar, akademisyenler, emekli generaller, tarikatların, cemaatlerin, aşiretler ve toprak ağalarının kontenjan adayları…Milletvekili, Belediye Başkanı olurlar.

Her dönem parti yöneticisi, Milletvekili, Belediye Başkanı, üst bürokrat, bakan bunlardan seçilir. Kendi belirledikleri parti politikaları ve adayları ile yoksulların sahada yürüttüğü seçim çalışmalarında konuşmacı olarak katılırlar. Kokteyller, yemekli davetler düzenlerler. İktidar olduklarında devlet imkanlarından , yerel yönetimleri kazandıklarında belediyeler üzerinden nemalanarak saltanat sürerler.

Bu partilerde:

İşçilerin adayları olmaz!

Köylülerin adayları olmaz!

Emekçilerin adayları olmaz!

Gençliğin adayları olmaz!

Emekçi kadınların adayları olmaz!

Açıkçası; sosyal siyasal haklarından yoksun işçilerin fabrikasında çalıştığı patronların partilerinin Milletvekili adayı olur.  Patrona seçim kazandırmak için vaat edilen refaha kavuşmak için parti taraftarı yoksullar sahada aç, susuz çalışırlar. Toprağında köle gibi çalıştığı ağanın belirlediği Milletvekili adaylarının kazanması için marabalar bir birleri ile yarışırlar. Dini duygular üzerinden siyaset yapan tarikat, cemaat adaylarına milletvekilliği kazandırmak için evine ekmek götürecek para bulamayan müritler var güçleri ile meydanlara çıkarlar.

Dini, milli duygular ve yoksulluk üzerinden yürütülen siyaset

Oğlunu işe alacağız. Kızına kadro vereceğiz. Vatanın bekçileriyiz. Dinimizin koruyoruz. Ulusumuzun yaşatıyoruz. Dış güçler ile savaşıyoruz….

Aslı olmayan, soyut söylemler ile insanların dini, milli duyguları ve yoksullukları üzerinden siyaset yapıyorlar.

Bu partilerin Milletvekili ve Belediye Başkanı adaylarını partilerin genel başkanları ve kurmayları belirliyor. Parası olan iş insanları, siyasi nüfusu olanlar, kariyer sahibi bürokratlar,  aşiretlerin, cemaatlerin, tarikatların, toprak ağalarının belirlediği isimler Milletvekili, Belediye Başkanı oluyorlar.

Karı koca aynı veya farklı partilerden milletvekili seçiliyorlar. Baba Belediye Başkanı, anne Milletvekili, damat parti yöneticisi, oğlu Müsteşar…  Yoksullar cefa çekerek umuda yürürken,  aday olup seçilenler yoksul taraftarlar üzerinden sefa sürüyorlar.

Sözde demokrat, milliyetçi, muhafazakar partiler…

Parti içi demokrasi olmayan partiler, sözde sol, sosyal demokrat parti oluyorlar.

Yerli  tarım, hayvancılık, sanayi üretimi yerine ithal ürünlerin ülkede pazarlanmasını seyreden sözde milliyetçi parti oluyorlar.

Cami önlerinde, sokaklarda dilenenleri, sefaleti görmezden gelen, ramazanda her köşede yoksullara iftar çadırı kurarak yoksullarını teşhir eden, din mezhep tüccarlığı yapan sözde muhafazakar parti oluyorlar.

Bazı partiler her çeşit çevrelerin kontenjanları ile ortaya karışık olur.

Bu siyaset, sermaye temsilcilerinin siyaseti. Bu siyaset din tüccarlarının siyaseti.

Bu siyaset ulus, milliyet duyguları üzerinden yürütülen  ayrımcı, ırkçı siyasettir.

Bu siyaset NATO, AB, ABD…, bağımlı, küresel sermayenin politikalarının belirlediği yerli işbirlikçilerinin siyasetidir.

İşçiler, emekçiler, ezilen halklar:

Biz, sosyal-siyasal hak ve özgürlükler, adalet, demokrasi çağırısı yaparak seçim kazandık. İktidar olduk.

Gece, gündüz partimizin adayı için çalıştık. Partimizin adayı aynı zamanda iş yerimizin patronunu Milletvekili, partimiz iktidar oldu. Biz milletvekilimizin işyerinde sosyal-siyasal haklarımızı almak için sendikalaşma çalışması başlattık. Gece gündüz çalışarak seçtilmesini sağladığımız milletvekilimiz tarafından iş akdimiz fes edildi.

Oysa, partimiz bize seçimlerde demokrasi, özgürlük, hak, hukuk, adalet vaat etmişti.

Çözüm sende!

Her üyenin Milletvekili, Belediye Başkanı, Genel Başkan adayı olamayacağın partiler senin partin olamaz!

Politikasını belirleyemediğin, işçilerin emekçilerin, yoksul köylülerin, gençlerin ortak sorunlarına çözüm yaratmayan partiler senin partin olamaz!

Parti içinde üyelerin oyları ile seçilmeyen yöneticiler, parti yöneticileri değil, parti patronları, parti ağaları, parti simsarlarıdırlar.

İşçiler, emekçiler, yoksullar; dini, milli, ulus ve milliyet duygular üzerinden yürütülen siyasete karşı mücadele etmeliler.

Din, mezhep, ulus, milliyet ayrımcılığına karşı farklılıklarına hoşgörü göstererek birlikte yaşamı güçlendirilmeliler.

Emekçiler, eşit sosyal siyasal hak ve özgürlükleri, eşit gelir dağılımı mücadelesini STK’lar, sendikalar, meslek örgütleri …’ her alanda örgütlenerek sürdürmeliler.

Emek ve özgürlük insanlık onurudur.

Gün: işçilerin emekçilerin kendi içlerinden biri olan Emek ve Özgürlük ittifakı adaylarını meclise gönderme günüdür.

Gün, Ayrışmaya karşı, birlikte yaşama, eşit gelir dağılımı, farklılıklara hoşgörü, ortak sorunlara ortak çözüm yaratacak Emek ve Özgürlük ittifakı adaylarını meclise gönderme günüdür.

Gün; İşçilerin örgütlenme hakkı, parasız sağlık, parasız bilimsel özerk eğitim, iş güvenliği ve güvencesi, sosyal devlet için Emek ve Özgürlük ittifakı adaylarını meclise gönderme günüdür.

Gün: İnsanlık onuruna, doğaya, çevreye sahip çıkma, ekonomik ve siyasi olarak bağımsız ülke olma mücadelesini kazanma  günüdür.

Hadi hayırlısı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder