Krize karşı
sahte düşmanlar yaratılıyor
Almanya‘ nın resmi
politikası: bizlere içine sindirerek „vatandaşım"
diyemiyor. Hala uyumsuz olduğumuz iddiası ile bizi „hizaya
sokma" derdinde. Baskıcı yabancılar yasasıyla ıslah
etmek istemekteler. Irkçılar, „misafir işçiler, görevleri
bitti, geri dönsünler" ; Ilımlı Almanlar, "uyum
sağlayamadılar, sağlayamazlar, göçmen işçiler olarak
kalsınlar" demekte. Demokrat çevreler, sosyalistler, „Almanya'nın
bir parçası, Türk kökenli Almanlar" olarak adlandırıyor.
Yabancı düşmanlığına
yeni kılıf İslam fobisi
İslam karşıtı
söylemlerle ırkçılık körükleniyor. Başörtü tartışmaları,
cami inşaatı tartışmaları sürüyor. Sarrazin'in kitabı
ile başlayan ırkçı söylemlere birçok yazar, gazeteci,
politikacı katıldı. Bunlar tartışılırken Cumhurbaşkanı
Wulff, İslam'ın Almanya'nın bir parçası olduğunu ilan etti. Bu
görüş, Alman toplumunda çok benimsenmedi.
İslam tartışması hiç
olmadığı kadar hummalı bir biçimde sürdürülüyor. Son
aylarda, neredeyse her gün bir politikacı veya yazarın Müslüman
göçmenleri hedef aldığı ülkede yabancı düşmanlığının
tavan yaptığı ortaya çıktı. Araştırmalar, gerek göçmen
karşıtı söylemler, gerekse son yıllarda etkili olan ekonomik
krizin etkisiyle Alman halkı arasında İslam ve yabancı
düşmanlığının dramatik şekilde yükseldiğini ortaya koydu.
Biz neredeyiz?
Türkiye`de, tüm
hükümetler 50 yıldır burada yaşayan Türkiyelilerin sorunlarına
sahip çıkmadı. „Erken öten horozları ötekileştirerek,
hala altın yumurtlayan tavuk olarak yemleniyoruz". Merkez Bankası
zedeler ve vatandaş zedeler olarak hükümetlerin tutumundan zarar
gördük. Holdingzedeler konusunda yalnız bırakıldık. Dini
cemaatler, ırkçı saldırıları Müslümanlara yapılan saldırılar
olarak algılayıp, inanç boyutunda ele almakta. Türkiyeli
sol ve sosyalistler, ayrımcı politikalara karşı birlikte
yaşamı savunmakta.
Ortak sorunlarımıza
birlikte çözüm
Seksenli yılların
sonuna doğru ayrışma yerine birlikte yaşamı savunan,
„artık buralıyız" diyen (Demokratik İşçi Dernekleri
Federasyonu) DİDF o günden bugünün tespitini yaptı. Bu
çalışmaları söylemden çıkararak somutlaştıran DİDF,
geçmişten günümüze çocuk vizeleri, yabancılar yasası, ırkçı
saldırılar, öğrenci harçları, kadına yönelik şiddet, sosyal,
siyasal haklar vb. eylemlerin örgütlenmesinde yer alarak
birlikte mücadeleyi hayata geçirdi.
„Bugün, Almanlar ve
Türkiye kökenli Almanlar hayatın her alanında birleşmeyi
savunmalı. Sendikalarda, partilerde, emek cephesinde, gençlik
ve kadın çalışmalarında birlikte hareket etmeliyiz". Bu
örgütlenmeyi temel alan DİDF birçok şehrin belediye meclisi
yönetimlerinde, eyalet milletvekilliği ve ulusal mecliste
temsilcileri ile yer aldı. „Bu mantık solcuların mantığıdır"
handikap'ından kurtulmalıyız. Türkiyeli örgütler doğruluğu
kanıtlanan bu politikalara burun kıvırma yerine, çalışmaların
içinde aktif yer almalı. Yoksulluğun, işsizliğin yayılması ile
ırkçı saldırılar yoğunlaşacak. Irkçı saldırıların
hedefi de bizler olacağız. Bu saldırıları bertaraf etmek ancak
birlikte insanca yaşamı savunmaktan geçer.
Bugün birlikte
mücadeleye dünden daha çok ihtiyaç var
Irkçılığa ve
sömürüye karşı birlikte mücadele inançlara zarar vermez.
Ulusal çıkarlara zarar vermez. Aksine, ulusal kimliklerin ve
inançların özgürce ifade edilmesi için gereklidir.
Bence, Türk, Alman,
yerli, yabancı denilerek ırkçılığa karşı konulamaz. Bu
söylemlerin kendisi ırkçı söylemdir.
Bu dünya bizim.
Kardeşçe yaşamı savunarak, barış içinde yeni
yılı geçirelim.
Hadi kolay gele...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder