Ali Gültekin

26 Ekim 2012 Cuma

BİZ KİMİZ?

Bir yılı daha geride bırakarak Almanya‘da yaşamımızı yeni bir yılla sürdürmeye devam edeceğiz. Almanya 60' lı yıllarda ekonomik, siyasi sorunlardan dolayı, yoksul  ülkelerden  başlayan göçün merkezi oldu. O gün gelenlerin,  4. kuşağı  yaşamlarını  hala burada sürdürüyor. Geçen 50.yıla rağmen,  kimilerine göre misafir işçiler, kimilerine göre göçmenler, kimilerine göre Almanya‘ nın bir parçası olarak yaşam sürdürmekte.
 
 Krize karşı sahte düşmanlar yaratılıyor
Almanya‘ nın resmi politikası: bizlere içine sindirerek  „vatandaşım" diyemiyor. Hala uyumsuz olduğumuz  iddiası ile bizi „hizaya sokma" derdinde.  Baskıcı yabancılar yasasıyla  ıslah etmek istemekteler. Irkçılar, „misafir işçiler, görevleri bitti,  geri dönsünler" ;  Ilımlı Almanlar, "uyum sağlayamadılar, sağlayamazlar, göçmen işçiler olarak kalsınlar" demekte. Demokrat çevreler, sosyalistler, „Almanya'nın bir parçası, Türk kökenli Almanlar" olarak  adlandırıyor.
Yabancı düşmanlığına  yeni  kılıf İslam  fobisi
İslam karşıtı söylemlerle ırkçılık körükleniyor. Başörtü tartışmaları, cami inşaatı tartışmaları  sürüyor. Sarrazin'in kitabı ile başlayan ırkçı söylemlere birçok yazar, gazeteci, politikacı katıldı. Bunlar  tartışılırken Cumhurbaşkanı Wulff, İslam'ın Almanya'nın bir parçası olduğunu ilan etti. Bu görüş, Alman toplumunda çok benimsenmedi.
İslam tartışması hiç olmadığı kadar hummalı bir biçimde sürdürülüyor. Son aylarda, neredeyse her gün bir politikacı veya yazarın Müslüman göçmenleri hedef aldığı ülkede yabancı düşmanlığının tavan yaptığı ortaya çıktı. Araştırmalar,  gerek göçmen karşıtı söylemler, gerekse son yıllarda etkili olan ekonomik krizin etkisiyle Alman halkı arasında İslam ve yabancı düşmanlığının dramatik şekilde yükseldiğini ortaya koydu.
 
Biz neredeyiz?
 Türkiye`de, tüm hükümetler 50 yıldır burada yaşayan Türkiyelilerin sorunlarına sahip çıkmadı.  „Erken öten horozları  ötekileştirerek, hala altın yumurtlayan tavuk olarak yemleniyoruz". Merkez Bankası zedeler ve vatandaş zedeler olarak hükümetlerin tutumundan zarar gördük. Holdingzedeler konusunda yalnız bırakıldık. Dini cemaatler, ırkçı saldırıları Müslümanlara yapılan saldırılar olarak algılayıp, inanç boyutunda ele almakta. Türkiyeli  sol ve sosyalistler, ayrımcı politikalara  karşı birlikte yaşamı savunmakta.
Ortak sorunlarımıza birlikte çözüm
Seksenli yılların sonuna doğru  ayrışma yerine birlikte yaşamı savunan, „artık buralıyız" diyen (Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu) DİDF o günden bugünün tespitini yaptı. Bu çalışmaları söylemden çıkararak somutlaştıran  DİDF, geçmişten günümüze çocuk vizeleri, yabancılar yasası, ırkçı saldırılar, öğrenci harçları, kadına yönelik şiddet, sosyal, siyasal haklar  vb. eylemlerin örgütlenmesinde yer alarak  birlikte mücadeleyi hayata geçirdi.
„Bugün, Almanlar ve Türkiye kökenli Almanlar hayatın her alanında birleşmeyi  savunmalı.  Sendikalarda, partilerde, emek cephesinde, gençlik ve kadın  çalışmalarında birlikte hareket etmeliyiz". Bu örgütlenmeyi temel alan DİDF birçok şehrin belediye meclisi yönetimlerinde, eyalet milletvekilliği ve ulusal mecliste temsilcileri ile yer aldı. „Bu mantık solcuların mantığıdır" handikap'ından kurtulmalıyız. Türkiyeli örgütler doğruluğu kanıtlanan bu politikalara burun kıvırma yerine, çalışmaların içinde aktif yer almalı. Yoksulluğun, işsizliğin yayılması ile ırkçı saldırılar yoğunlaşacak.  Irkçı saldırıların hedefi de bizler olacağız. Bu saldırıları bertaraf etmek ancak birlikte insanca yaşamı savunmaktan geçer.
Bugün birlikte mücadeleye dünden daha çok ihtiyaç var
Irkçılığa ve sömürüye  karşı birlikte mücadele inançlara zarar vermez. Ulusal çıkarlara zarar vermez. Aksine, ulusal kimliklerin ve inançların özgürce ifade edilmesi için gereklidir.
Bence, Türk, Alman, yerli, yabancı denilerek ırkçılığa karşı konulamaz.  Bu söylemlerin kendisi ırkçı söylemdir.
Bu dünya bizim.  Kardeşçe yaşamı savunarak,   barış  içinde yeni yılı geçirelim.
Hadi kolay gele...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder