Sorun Biz'de
Biz
tartışma özürlüsüyüz. Gri diye bir rengin olduğundan habersiz tartışmalarımızı
siyah ve beyaz üzerinde yapıyoruz. Vatan için ellerinin bir parmağını dahi
oynatmayan ''rüzgârgülleri'' efendilerinin beslendiği kaynakların kurumamasını
için Televizyon ekranlarında sarhoş naraları atıyorlar. Yok, edelim, kurutalım,
yakalım, yıkalım, kuralım, bozalım ''kahramanlıkları'' sergiliyorlar. Her
konuda ''bilge'' olan bazı ''siyasilerimiz'', ''gazetecilerimiz'' toplumun
ayrışması için yakılan ateşe odun atarak ateşi söndürmeme gayretindeler. Her gün;
bir, üç, beş onlarca evladını toprağa veren bu vatanın insanları kan, gözyaşı
dursun istiyor. Aynı evden, Türkçe, Kürtçe ağıtlar yükseliyor. Tabutlar, sıvası
yapılmamış yarım gece kondulara, derme çatma köy evlerinin, kapılarına
düzülüyor. En çok savaş naraları, en çok ''vatansever söylemleri'' ateşin henüz
düşmediği; (dileriz düşmez) villa, yalı, rezidans sakinleri tarafından
atılıyor.
Ev sahibi uyuyunca misafir komsuya
hırsızlığa gitmemeli
Suriye
savaşından kaçarak vatan topraklarımıza gelen insanlar ülke sorunu yapıldı.
Savaş ortamında insanlara elbette sahip çıkmalıyız. Elbette misafirimiz
olmalılar. Ama ev sahibi uyuyunca misafir komşuya hırsızlığa gitmemeli. Biz,
içinde bulunduğumuz koşullardan dolayı öncelikli sorunlarımıza odaklanmalıyız.
Suriye'de istenilmeyen bir yönetim var ise bunu yıkacak, değiştirecek, istediği
yönetimi getirecek Suriye halkının kendisidir.
Biz kimi ne mantık ile destekliyoruz?
Suriye'de
muhalifler, var olan diktatörlüğe alternatif hangi yönetim biçimini ortaya
koydular ki biz onlara destek sunuyoruz. Bir tarafta su anki diktatöre destek
hevesi diğer tarafta muhaliflere destek olma hevesi ile saklambaç oynanıyor?
Orta Doğu üzerinde Emperyalist emelleri görmeyecek kadar kör olamayız.
Kim!
hangi akılla, Anadolu Aleviliği ve Suriye Aleviliğini yan yana getiriyor.
Anadolu Aleviliği ile Suriye'de ki mezhebin uzaktan yakından benzerliği var mı?
Suriye savaşına mezhepler üzerinden yakınlaşarak, siz-biz meselesi yapacak
kadar insafsız oluyoruz. Kendi yavrusunu emellerine kurban edenler, başka
çocukların saçlarına okşayacak kadar vicdan sahibi olamazlar. Bizler, Bütün bu
oyunları bertaraf ederek, binlerce yıldır ortak yasam geleneğimize sarılarak,
güçlendirmeliyiz.
Demokrasi bunlara kaldıysa vay
halimize
Arap
Birliği ülkeleri; Katar, Suudi Arabistan ve diğerleri, ülkeler hangi
demokrasiyi uyguluyorlar ki Suriye'ye o demokrasiyi istiyorlar. Bu ülkelerin
diktatörleri kendi halklarına zulüm ederek varlıklarını sürdürmüyorlar mı? Kim!
bunlar için diktatör değil diyebilir? Bize göre Suriye bu ülkelerin hangisine
benzemeli?
Hangi yüzle kimyasal silahtan söz
ediyorlar?
Suriye
ve İran'da kimyasal silahları var diyen; ABD, AB ve İsrail kendi ülkelerinde
geliştirdikleri kimyasal kitle imha silahlar ile seralarda domates mi
yetiştiriyorlar?
Koyun
ile Keçi arkadaşlık ederken, önlerine çıkan hendekten, önce koyun atlamış. Keçi
başlamış gülmeye. Koyun Keçiye dönüp sormuş: Neden gülüyorsun? Keçi: Atlayınca
kuyruğun havaya kalktı popunu gördüm. Oysa keçinin poposu sürekli açıktadır.
Sorun Bizde
Afyonkarahisar'da;
Sabotaj, el bombaları ''özgür Suriye ordusuna verilmek üzere sayılıyordu,
ihmal, tedbirsizlik... Kim ne derse desin.
Yeter
artık; Türkiye Cumhuriyeti Devletinden maaş alarak görevini yapanlar bu halkın
memurlarıdır. Başarısız olanlar ahkâm keseceğine hesap verme nezaketini
göstermeli. Önce insan diyebilmeyi öğ-ren-me-li-yiz. Görevini yapmayan
yöneticiler için: bizden, sizden dalaşması yapmayalım. Halk olarak kamuoyu
oluşturalım. Yargılayacak yasalarımız, bunları uygulayacak yürekli savıcılarımız
ve yöneticilerimizin olması için caba harcayalım.
Kendimize gelelim
Yeter
artık; Afyonkarahisar'da çocuklarını kaybetmiş aileler ''açıklama yapınız''
diye feryat ediyor. Bu feryatlar gale alınmazken Valilik makamından, Genel
Kurmay Başkanı'na hali hediye edilerek hangi başarısı kutlanıyor...
Sesli
düşünelim: Milli Savunma Bakanı, Genel Kurmay Başkanı'nı görevden alsa,
sonrasında kendisi de Başbakan'a istifasını sunsa takdir alır mı? Hataları
olduğunda istifasını vermelerinin olağan bir davranış olduğu ülkeler, medeni
ülke saygınlığını bu davranışları ile alıyorlar. Buna karşı çıkanımız olur mu?
Nasıl
olacak? Eğitim seviyemizi yükseltiriz. Yasalar ve uygulamalar ile demokrasimizi
güçlendiririz. Benim parti, benim adam, benim teşkilat... Söylemi hastalığından
kurtuluruz. Parti ayrıştırmasını iyi hizmet veren ve vermeyen üzerinden
yaparız. Ülke sorunları karşısında BIZ olma kararlılığını gösterdik mi biz de
medeni ülke oluruz.
Kılavuzumuz Yiğit Bulut olursa:
''Ekonomi,
spor, magazin, politika, moda, strateji... Uzmanı'' olup, Gazeteler ve
Televizyon kanalarınca ''paylaşılmayan'' Yiğit Bulut: Suriye bizim var olma ve
yok olma meselemizdir.
Bunun
üzerinden ne söylenir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder