Avrupa'nın en büyük gazetesi
Bild'in genel yayın yönetmeni Kai Diekmann aynen şunu söyledi:''50 yıl önce
Türklerin geldiği Almanya'yı dolaş ve bize yaz...'' dedi. Ben de ona şunu
söyledim: ''Türklerin yaşadığı derin Almanya'ya seyahatimi bir Türk hamamından
başlatacağım. Harika! dedi. Yanımda Almanya'nın en ünlü fotoğrafçılarından biri
olan Daniel Biscup ve Bild'in genç ve parlak editörlerinden Matthias Kluckert
ile birlikte Türklerin yaşadığı Almanya'nın kalbine seyahatimizi başlattım.
Hamama
giren terler. Bakalım Özkök Almanya'yı nasıl gezdi?
Ertuğrul Özkök: Türklerin
yaşadığı derin Almanya'nın kalbine indi. Türk Hava Yollar uçağı ile değil.
Paraşütle hiç değil. Gökten zembille Hamburg'da kadınlar hamamının göbek taşına
hurilerin içine, yatay iniş yaptı. Şok... şok... Türkiye'nin en meşhur
gazetecisi Almanya'da Merkel'e rakip döner kesti. Kilise gezdi.
Türkiye'nin „meşhur
gazeteciler ''inin günlüğü.
Kuşluk vakti; X televizyon
kanalı haberine politika yorumcusu olarak katıldı. İkindide de futbol yorumcusu
olarak katıldığı XX televizyon programına arada katıldı. Canlı yayında masanın
altında cep telefonu, ipon4'den bekleme salonunda kendisini izleyen asistanına
mesaj attı. XL Gazetesindeki köşesine yazacağı yarınki ekonomi yazısını sordu.
Yayın bitti, tam çıkıyordu ki, ipon4'e düşen mesaj: Sevgili Dost, markamızın
defilesi sonrası basın toplantısında, televizyon ve gazetelere mutlaka magazin
yorumunu senin yapmanı istiyorum. Dost işi bu geri çevrilir mi? Kanal XXX'in
akşam haberlerinde deprem yorumundan sonra magazin yorumlarını yapabileceğinin
mesajını yazdı. Deprem programını bitirip XXXX kanalına spor programına
girmeden bu gece eve gelmeye vakti olmadığını haber vererek sabah Kanal XXXXX'de
sağlık programına katılacağından mutlaka beyaz gömleğinin, kırmızı kravatının
ve kol düğmelerinin hizmetli ile gönderilmesini söyledi. Gün ışırken biraz
sonra sağlık programı yapacağı XXXXXX kanalının boğaza nazır terasında
kahvaltıya oturdu. Şoförüne „benim sağlık programım sırasında arabayı çalışır
tut XXLLXX kanalında evlilik programına geçeceğiz„ dedi. İpon4'de gelen mesajı
çok dikkatli okudu. Doğrusu biraz ürperdi. Mesaj: Üstadım, yarınki iş için
görüştün mü? Lokması ağzında, asistanına seslenerek çantanın içindeki yeşil
kaplı dosyayı çıkarıp... şoförle Baka... götürmesini istedi. „Devlet işleri
beklemez„ diye de mırıldandı. Tekrar dönerek dosyanın renginden emin olmak
için; sarı saçları iri göğüslerine dökülmüş, topuklu ayakkabısının üzerinde
cesurca duran asistanına yanaşarak dosyaya bakmakla kalmayıp, dosyaya eli ile
de dokunarak emin oldu. Dosyanın rengi yeşildi. Âlim, Allah! Kırmızı da
olabilirdi. Kırmızılar CHP, yeşiller AK Parti dosyaları olarak ayrılmış.
Uluslararası; NATO, Birleşmiş Milletler dosyasının rengi mavi. Kuzey Irak
dosyasının rengini mi merak ediyorsunuz? CHP'nin kırmızı, AK Parti'nin yeşil
dosyalarının arasına sarı dosyayı yerleştirince ortaya (3G) üç boyutlu renk
çıkıyor. Hadi! Git işine. Direk sarı, kırmızı, yeşil demeye mangal gibi yürek
ister.
Biz gelelim asıl konumuza.
Almanya' da yaşayan yüzlerce
Türkiyeli gazeteci varken Bild gazetesi durup dururken neden Türkiye' den
''meşhur gazeteci„ çağırsın. 50 yıldır kendilerini ifade edemediler de ondan
olabilir mi? Başka ne olabilir? 50 yıldır Vatan topraklarından uzak olanlar:
„gaflet ve dalâlet ve
hatta hıyanet içinde
bulunabilirler... „Hakiki
Türk'' olmalı. Bu da yetmez „meşhur gazeteci'' olsun istemişler. Avrupa
kültürünü iyi bilsin. Gittiği restoranda Allah korusun suşi yerine lahmacun
isterse nice olur halimiz. Avrupa Birliğine girmeye hazır olduğumuz şu günlerde
bunu nasıl izah edebiliriz?.. Bil gazetesi Türkiye'den Almanya'ya göçün 50
yılını yazması için ''meşhur gazeteci'' çağırmakta haklı değil mi?
Neden ''meşhur gazeteci''
neden? Türkiye'den
Kim bu kadar enerji dolu?
Kim, her gün ayrı bir konuda
gazetesine yazıp, televizyonda yorum yapabilir?
Kim (çok eşli Suudi kralları
hariç) bu kadar randevusunu düzenli tutabilir?
Kimin bu kadar medya patronu
arkadaşı olabilir?
Kim, Avrupa'nın göbeğinde,
kadınlarla göbek taşında yatabilir?
Kim, iPod'dan Mozart'ın
Laudate -Dominum'unu dinleyerek Köln Katedralini gezebilir?
Kim, ''Bir
gün öldüğümde cenaze törenimin güzel bir kilisede yapılmasını ve Mahler'in
5'nci senfonisinin çalınmasını arzu ederdim'' diyebilir?
Kim, Marxloch'ta halis Türk
malı sattığını sanan, Türk işyerinin dışarıdan vitrinine bakınca nişanlıkların
Dior'un kopyası olduğunu anlayabilir?
Neden Ertuğrul Özkök:
Bir defa adı Ertuğrul,
gazilerimizden geliyor. Soy ismi: Özkök. Öz'ü Türk. Kök'ü derinlerde. En iyi,
en pahalı şarabı patronu ile onun içtiği bilinir. Yanında Küba purosu mu, Oldenkott
marka pipo
mu içer orasını bilmem. Ama ünlü markalardan olduğu tartışılmaz. Piyasaya çıkan
ilk kol düğmelerinin Obama takmadan ona geldiği söylenir. Amerika'yı avucunun
içi gibi biliyormuş. Giysilerinin markası Türkçe değilmiş. Yediği yemeklerin
adları da yabancıymış. Takıldığı mekânlar ve meslektaş kankanları... önemli
yerlerdeymiş. Miş de miş....
Almanya gezildi de, 50 yıllık
Almancılar görüldü mü?
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya'sı: Hamburg
kadınlar hamamına Almanya'da Türklerin kalbine indim. Türk Havayolları ile
değil. Hurilerle Türk hamamına yatay iniş.
Özkök: Aman Allah'ım! Göbek
taşında kadınlarla birlikte yatıyorum.
50 yıllık Almancılar: Biz
de 50 yıldır çalıştığımız Almanya'da, arabaların, makinaların altına tamir,
bakım, temizlik için yatıyoruz. Bizi oralarda arama sabah azığımızla geldik
işe. Akşam ek işe yetireceğiz. Buyur yoksul evimizde bir acı kahvemizi iç.
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya'sı:
Bir gün önce, Hamburg'daki hamam sefasının verdiği rahatlıkla Dom otelde güzel
bir uyku çektim.
Özkök: Köln'de harika bir
sabaha. Sabah
Dom Oteli'nin penceresini açtığımda karşımda Hıristiyan aleminin en etkileyici
kiliselerinden birini görüyorum.
50 yıllık Almancılar: Biz
her sabah iş için kurduğumuz saatle uyanıyor. Yemek çantamızı hazırlamış
Fadimemizi, Ayşemizi görüyoruz.
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya'sı: Köln
Katedrali bütün güzelliği ve azametiyle karşımda duruyor.
Özkök: iPod'umda Mozart'ın
''Laudate Dominum''unu dinliyordum.
50 yıllık Almancılar: Biz
de 50 yılımıza rağmen bizi misafir gören, uyumlu değilsiniz diyerek azarlayan
Almanları, Türkiye'den bizi Almancı gören yöneticilerimizi dinliyoruz
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya'sı: DİTİB'de
Binanın giriş katında dini kitapların satıldığı bir kitapçı var. En çok satılan
kitap Kuran değil, yazar Elif Şafak'ın ''Aşk'' isimli kitabıymış. Kitabevinin
yöneticisi genç Türklerin, aşk ve siyasetle ilgili kitapları, Hazreti
Muhammed'in hayatını anlatan kitaplara tercih ettiğini söylüyor.
Özkök: Köln'de
Avrupa'nın en modern ve en büyük camiini inşa ediyor. Caminin tasarımını Kölnlü
mimar Paul Böhm yapmış. Osmanlı imparatorluğu döneminde de en güzel camileri
yapan mimarlar Hıristiyanlıktan devşirilen insanlardı.
50 yıllık Almancılar: DİTİB,
cami mimarının işine son verdi.Biz devşirme mimar bilmeyiz. Cami denince, Mimar
Sinan'ı biliriz. BİTİB, Mimarla mahkemelik oldu. Ah! Keşke, çam sakızı çoban
armağanı, mahzenindeki şarap koleksiyonundan bir şarap getirerek gelmişken gönlünü
alsaydınız.
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya'sı: Vitrinlerdeki
gelinliklerin hemen hepsi dekolte (açık giysi). Hem de bayağı dekolte. Çoğu
strapless (askısız). Oysa Türk kadınları arasında tesettürlü çok sayıda
muhafazakâr gelin adayı var. Tesettürlü muhafazakâr gelin adayları üzerlerine
cepken alıyorlarmış.
Özkök: Marxloch'ta
entegrasyon (uyum) sorunu yok. Asimilasyon da yok. Anlayacağınız tam Başbakan
Erdoğan'ın seveceği bir mahalle burası.
50 yıllık Almancılar: Marxloch'da
senin 150, 200 Euro ucuz dediğin takımları 800 Euro emekli parası ile
geçinemeyen Cafer emmi giyebiliyor mu? Almanya'da 50 yılı Cafer emmiden
dinleseydin.
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya'sı: Berlin'de
kapısından adımını attığım devlet lisesinin adı ''Albert Einstein Gymnasium''.
Acaba Türkiye'de, bir devlet lisesine, Türkiye'den kaçan Ermeni asıllı Fransız
şarkıcı Charles Aznavour'un adı verilseydi ne hissederdim.
Özkök: Okul kantininde Gökhan Kırdar şarkısı dinledik.
50 yıllık Almancılar: Berlin-Kreuzberg,
Hauptschle‘ ye uğrasaydınız; baltalar elimizde /uzun ipler belimizde /biz
gideriz ormana... şarkısını birlikte söyleseydik.
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya'sı: Mercedes'te
ustabaşı olmak, Harvard'dan mezun olmak gibi bir şey. Ustabaşılarından birinin
adı Yiğit, soyadı Mıgırdıç.
Özkök: Taksimli bir Ermeni
Mıgırdıç Türkçe bilmiyor. Evde Türk yemeği yeniyor. En sevdiği şarkıcı Barış
Manço.
50 yıllık Almancılar: Mercedes'te
ustabaşı olmak, Harvard'dan mezun olmaksa wv'de Ford'da dökümde çalışanlar açık
öğretim'den terk mi sayılır? Mercedes'te ustabaşı olan Mıgırdıç
ile ilgilendiğin kadar hemen yanı başında Hrant Dink ile ilgilenseydin.
Hrant da en çok hemşehrin Sezen Aksu‘yu dinlerdi.
Bu yazı dizisini Yılmaz Özdil
okuyunca benim de sevdiğim tarzı ile tahmini değerlendirmesi:
-Van ‘da Kürt, Türk
kardeşlerim enkaz altında yatıyor.
-Gazetemin eski genel yayın
yönetmeni: Almanya Hamburg‘da kadınlar hamamında hatunlarla göbek taşında
yatıyor.
-Van depreminde Akdamar
kilisesi beşik gibi sallanmış.
-Gazetemin eski yayın
yönetmeni: iPod'da Mozart'ın ''Laudate -Dominum''unu dinleyerek, Köln
Katedralini geziyor.
-Bild'in genel yayın
yönetmeni Kai Diekmann'' 50 yıllık Türkleri yaz'' demiş
-Gazetemin eski yayın
yönetmeni: Mercedes fabrikasında Taksim‘ den çocukken Almanya‘ ya giden
''Ermeni kardeşim ''in yediği yemeği, dinlediği müziği yazıyor...
Ertuğrul Özkök'ün 50. Yıl
yazısında 50 Türk yok.
Özkök: Hamburg'da Türk
hamamının göbek taşında kadınlarla birlikte yattı , Köln Dom
Oteli'nin penceresini açtığımda karşımda Hıristiyan âleminin en etkileyici
kiliselerinden birini seyretti. iPod'dan Mozart'ın ''Laudate Dominum''dinledi.
Merkel'e rakip döner kesti. Marxloch'da İzmirli gelinlikçi hemşehrisine uğradı.
Köln camii inşaatında Alman öğretmenle konuştu. Mercedes fabrikasında
Türkiye‘den göç eden Ermeni asıllı işçi ile konuştu. Berlin'de Einstein'ın
devlet lisesinin ismine şaşırdı.
Ertuğrul Özkök Sarrazin'ine
Türk aradı.
Özkök'ün Almanya'sında: 20
yaşında Almanya‘ ya gelen, şimdi yaşlılar evinde çileli ölümünü bekleyen
Türkler yok. Özkök'ün Almanya'sında: Almanya'da Türklerle oluşan gettolar,
maaşları ile geçinemeyen emekliler, iş bulamayıp cami kahvelerini dolduran
işsizler yok. Özkök'ün Almanya'sında eğitimini tamamlayamayan, meslek yeri
bulamayan, oyun salonlarını dolduran geçler yok. Özkök‘ ün Almanya'sında ırkçı
saldırılara uğramış, ayrımcı yasalar ile baskı altına alınmış, uyum adı altında
dışlanan parçalanan aileler yok. Özkök'ün Almanya'sında anne-babaların
tatillerde Türkiye‘ ye 15 yaş üstü çocuklarını neden götüremediği, birçok
nedenlerden dolayı ceza evlerini dolduran gençlerimiz yok. Özkök‘ ün
Almanya'sında: Türkiye'den evlilik yolu ile eş birleşiminde Almanca teste
tutulanlar, 50 yıla rağmen çifte vatandaşlık hakkı alamayanlar, ırkçı -gerici
yabancılar yasası ile oturumu tehdit altında inletilenler Türkiyeliler...
yok... yok... yok...
Bunlar, ne Kai Diekmann'ı
ilgilendiriyor ne de Özkök'ü
Onlar, bizden uzak,
Sarrazin'in dişine göre Türk arıyorlar.
Hadi hayırlısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder