Ali Gültekin

26 Ekim 2012 Cuma

DEĞERLERİMİZİ bir bir KAYBEDİYORUZ..

Bayramlarımıza ne oldu?

Bayram arifesi tatlı bir telaş, heyecan ve coşku içindeyiz. Murat Öğretmen, Horoz köy Pazarı girişinde eşi ile buluşmak için dolmuş’a bindi. Dolmuş tıka basa dolu. Murat Öğretmen durağa geldiğinde dolmuş’tan elini döşüne bastırmış şekilde öksürerek indi. Pazaryeri ana, baba günü. Nameler ile bağrışan satıcılar, çocuğunun elinden sıkı sıkıya tutarak ilerleyen anneler, paza...

rlık eden alıcılar, ağlayarak annesini çekiştiren çocuklar, süslenmiş tezgâhlar, park yeri bulamayan arabalar ve korna sesleri ile Pazaryeri Bayram yerine çevrilmiş. Eşini öksürerek görmesi Şahsene Hatun’u endişelendi. Tekerleri yalpalayan Pazar Arabası’nı peşi sıra çekerek eşinin yanına gitti. Pazar Arabası’nı kenara bırakıp, eşinin ellerini ellerinin içine aldı. Gözlerinin içine bakarak “hoş geldin, ilacını almadın mı? Öksürüyorsun” dedi. Dolmuş’un kalabalık ve sıcak olduğunu söyleyen Murat Öğretmen eşinin kenara bıraktığı Pazar arabasını alarak gitmek istedi. Eşinin hastalanacağı düşüncesi ile “terlemişsindir sırtına mendil koyayım” dedi. Eşine “buna gerek yok, yürü gidelim” diyerek ilerleyen Murat Öğretmen’in peşi sıra eşi takip etti.

Bayram Arefesi, tatlı telaşı

Eşler birlikte Pazaryeri’ne doğru yürüdüler. Önce sebze meyve tezgâhlarının olduğu alana doğru ilerlediler. Yıllardır sebze meyve aldıkları göçmen Ali’nin önerileri ile ihtiyaçları olan sebze meyveleri alarak Pazar çantalarına yerleştirdiler. Birlikte elbise bölümüne yöneldiler. Murat Öğretmen, elbise bölümüne giderken yolda cebinden çıkardığı defterine not ettiği çocuklarının ayakkabı numaralarını dikkatlice inceledi. Elbise bölümü girişinde boncuk Hasan’ın ayakkabı tezgâhına gitti. Ayakkabı numaralarını Hasan’ın eline tutuşturdu. Hasan tezgâhın değişik yerlerinden ayakkabıları numarasına göre seçerek fiyatını söyleyip büyükçe torbaya koyarak Murat Öğretmen’in eline tutuşturdu. Şahsene Hatun iki tezgâh ileride kız çocuklarına alacağı giysileri seçiyor. İşini çabuk bitiren Murat Öğretmen, eşine seslenerek aynı okuldan emekli, mutfak eşyaları satan arkadaşının yanına gittiğini işaret etti. Murat Öğretmen’in gelişini gören meslektaşı çaycıya seslenerek demli iki çay söyledi. Bayram alışverişi, geçim derdi, kurbanlık fiyatları sohbetlerine devam ederken Şahsene Hatun işini bitirip eşinin yanına geldi. Bir çay’da Şahsene Hatun için kapıp gelen çırak “afiyet olsun yenge ” diyerek Şahsene Hatun’un eline tutuşturdu.

Bayram alışverişi

Bayramlık alışverişlerini bitiren eşler, eşyalarını Pazar arabalarına düzenli bir şekilde yerleştirdiler. Şahsene Hatun eşinin yorgun olduğunu düşünerek Pazar arabasını kendisi çekmek istedi. Murat Öğretmen elindeki ayakkabı torbasını eşine vererek Pazar arabasını kendisi aldı. Eşler, kaldırıma çıkarak, yola inerek, tanıdıklar ile selamlaşarak evlerine doğru yol aldılar. Evlerine yaklaştıkça çocuk sesleri ve pişen açık ekmek kokusunu alan Murat Öğretmen, her yıl olduğu gibi avlu’da sac üzerinde açık ekmek pişirildiğini anladı. Tahtalar çapraz şekilde üst üste konularak çapraz kareler elde edilerek verilen desenle yapılan ahşap kapı yüksekliği 1.40,cm. ağaç direğe çakılan İngiliz çivisine sabitlenen tahta mandal anahtar görevini görüyor. Tahta mandalı çevirerek avlu kapısını açıp içeri giren Murat Öğretmen’i gören; saçları taranıp renkli tokalar ile süslenmiş kız, Bayram saç tıraşı olmuş erkek torunlar koşarak üzerine atladılar. Küçük oğlu Pazar Arabasını Babası’nın elinden alarak eve götürdü.

Bayram hazırlığı

Beş ayrı komşu evi kapısı açılan, dut ve ceviz ağaçları olan avlu’da komşular birlikte, odun ateşi üzerine koydukları sac’da bayram ekmekleri pişiyorlar. Çocuklar için yapılan yağlı ekmekler kapışılıyor. Kış aylarında ev’de ısınmak için kullanılan fırınlı soba’ya takılan tek borudan çıkan dumanı görünce içinde baklava, kadayıf kızartılıyor olduğu anlaşılıyor. Yeteneklerine göre görev üstlenen komşular ortak işlerini bir an önce bitirme gayretindeler. Komşu dayanışması geleneğinin sürdüğü avlu’da işlerini bitiren komşu kadınlar, hak ve hukukça üretimlerini paylaşılıp, avlu’nun kaba temizliğini yaparak evlerine çekildiler.

Arefe akşamı

Bayram öncesi hazırlığı tatlı bir yoğunluk içinde geçiyor. Çocuklar yatmadan önce ellerine yakılacak kınanın heyecanı içindeler. İşlerini bitirerek evlerine çekilen avlu sakinleri evlerinde akşam sofralarını kurdular. Yemek sonrası, çocuklarının ellerine Bayram kınalarını sürüp, yumruk yaptırıp bezler ile sıkı sıkıya sararak yatırdılar. Güzel bir günün sabahı uyanmak için Bayram temizlikleri özenle yapılan avlu evlerinin lambaları tek tek söndü. Avlu’nun en yaşlı sakinleri Murat Öğretmen ve Şahsene Hatun avlu’da son kontrolleri yaparak evlerine çekildiler. Elleri kınalı şekilde uyuyan çocukların odasına girdiler. Çocukların hediyelerini yastıklarının, yataklarının altına yerleştirerek mutluluk ve huzurla odadan çıktılar. Büyüklerin hediyelerini koydukları yatak odalarının elbise dolabını açarak kime ne aldıklarını tekrar gözden geçirdiler. Emektar çiftler, odalarının lambalarını söndürüp, bir birbirlerine “Allah rahatlık versin” diyerek uykuya daldılar.

Bayram sabahı

Şafak vakti uyanan Murat Öğretmen eşinin yanında olmadığını gördü. Çizgili pijaması ile yatağından kalkıp odanın penceresini açtığında içeriye doğal toprak kokusu yayıldı. Eşi’nin toprak zemin olan avluyu sulayarak süpürdüğünü anladı. Önce tıraş olup, Bayramlık elbiselerini giyerek, Bayram namazı için evden avluya çıktı.

Bayram temizliği

Murat Öğretmen, avluyu süpüren eşine “Kolay gelsin, günaydın” dedi. Şahsene Hatun, „günaydın, elbiseni namaz sonrası giyseydin“ derken, Avlu Kapısı’nı çıkmakta olan Murat öğretmen’e „ Allah kabul etsin, çocukların bayram harçlıkları için para bozdurmayı unutma” dedi. Toprak zemini süpürme işini tamamladı. Tulumba’dan yoğurt kovasına çektiği su ile avlu duvarı üzerine irili ufaklı vita yağı teneke kutularına dikilmiş, farklı renkler ve türlerden çiçeklerine isimleri ile seslenerek, su verip, konuşarak yaban otlarını ayıkladı. Dut Ağacı’ndan, ceviz Ağacı’na, ötüşerek uçuşan kuşlar için avlu’nun bir köşesine buğday taneleri serpti. Peşi sıra miyavlayan kedisini kucağına alarak çocukların uyanmamasına dikkat ederek banyoya gitti. Kedisini severek özenle şampuanlayarak yıkadı. Pembe yumuşak havlusu ile bir güzel kuruladı. Süt’e ekmek doğrayarak, kurban etine kadar idare etmesini söyleyerek, Kedisine biraz yemek verdi.

Bayramlaşma heyecanı

Bayram Namazı sonrası elinde sıcak pideler ile dönen Murat Öğretmeni tahta kapının mandalını açarak evin avlusuna girdi. Bu sırada avluda bulunan büyük kızı “Allah kabul etsin baba” diyerek elinden aldığı pideleri, Dut ağacı altında üzeri Gül desenli naylon örtü ile kaplanmış tahta masa üzerine bıraktı. Kızı babasının elini öperek bayramlaşırken, Murat Öğretmen kızını alnından öperek “Allah razı olsun” dedi. Avlu’ya çıkan Şahsene Hatun eşinin yanına giderek elini öptü. „Bayramın kutlu olsun. Allah başımızdan eksik etmesin. Kazancın bol olsun” dedi. Murat Öğretmen eşinin başını iki elinin arasına alarak anlından öptü. “Evimizin emektarı, Allah sana uzun ömürler versin” dedi. Sabah kahvaltısını hazırlayan yetişkinlerin seslerine uyanan çocuklar yastıklarının, yataklarının altındaki bayramlıklarını sevinç çığlıkları ile aldılar. Yüzlerindeki ifade, gözlerindeki ışık görülmeye değerdi. Bayramlıklarını bir birine göstererek karşılaştırmalar yaptılar. Yıkanıp paklanan Kedi miyavlaması ile çocukların coşkusuna katıldı. Dışarıda serçeler daldan dala atlayarak ötüşüyor. Ceviz ağacı dalları arasında öten tahminen 100 yaş üzeri karga gelecek misafirlerin haberini veriyor. Dalına tutunamayan iki ceviz yaprağı tulumbanın küçük havuzuna düştü. Elleri yıkanılarak kınaların rengi ortaya çıkan çocuklara bayramlıkları giydirildi. Kızlar en güzel tokalarını taktılar. İlk dede, nene eli öpülerek büyükten küçüğe doğru bayramlaşma töreni başladı. Çocuklar büyüklerden aldıkları Bayram harçlıklarını hızlı bir şekilde hesaplanarak, büyük bir dikkatle, kınalı eller ile cebe indirildi.

Bayram coşkusu sürüyor

Yüzlerce Bayram’a tanıklık eden yapraklarını dökmüş dut ağacı, Yaprakları bugün bir başka koku yayan ceviz ağacı bayram coşkusuna katıldılar. Avlu duvarı üzerinde sıralanmış Şahsene Hatun’un çiçekleri sokağa ve avluya bir başka güzellik katıyor. Ata yadigârı yaşlı tulumba; ağaçlara, kuşlara, insanlara, toprağa bugün en berrak suyunu sunuyor. Demir kapılara karşı direnen ahşap avlu kapısı, İngiliz çivisi ile tutturulan, gürgen ağacından yapılma kapı mandalı yeni misafirler için açılarak buluşmalara tanıklık etmeye devam ediyor. Şahsene Hatun’u torunlar ile paylaşmak istemeyen kedi miyavlayarak peşinden ayrılmıyor.

Kurban kesimi

Komşu bahçesi içinde korunan Avlu içindeki beş evin, beş kurbanlığını kesmek için beklenilen kasap geldi. Birlikte Kurbanlıkların yanına gidilerek Kurbanlıklar dualar eşliğinde İslam inancı kurallarına uygun tet tek kesildi. İlk olarak avlu’nun kedilerine, sokak köpeklerine göz hakları verildi. Her aile evlerine getirdikleri Kurban etini parçalara ayırarak tespit ettikleri ailelere kurban paylarını gönderdiler. Avlu’da yakılan ateşin üstüne konulan sac’da kırmızı soğan, yeşilbiber ile ciğer kavuran Şahsene Hatun, avlu kapısı dışından “büyük anne” diyen torununu görünce elindeki tahta kaşığı ciğerin içinde bırakarak kapıya yöneldi. Kızı ve torunu ile bayramlaşan Şahsene Hatun avlu kapısını örtüyordu ki, kız kardeşi ve eniştesi Terzi Kazım’ı göründü. Misafirler buyur edildikleri avlu kapısından girerek eve geldiler. Bayramlaşma coşkusu sürüyor. Çocuklar ellerinde kolonya ve şeker lokum karışığı tabağı ile misafirlere ikramda bulunuyorlar. Bayramlaşma sonrası büyükler arasında hediyelerin takatimi gerçekleşti. Bütün bu geleneksel törenlerin ardından birlikte sofraya oturuldu. Yemek sonrası kadınlar sofrayı toplarken, Terzi Kazım ile Murat Öğretmen kahvelerini içmek için pencereye yakın yerde duran tekli koltuklara oturup sohbete başladılar.

Bayram Muhabbeti

Terzi Kazım: Maşallah çocukları başına topladın.

Murat Öğretmen: Allah eksikliklerini vermesin.

Terzi Kazım: Bu zamanda; eski saygı, sevgiyi yaşatmak zor.

Murat Öğretmen: Bu konuda bizim ne kadar emek harcadığımıza bağlı. Toplumu; yalnızlaştıran, bencilleştiren, duyarsızlaştıran, ihtiyaç fazlası tüketim bağımlılığı yaratılan, geleneklerimizi yok etmeye çalışan, doğa ve insan sevgisi duyarsızlığına karşı bizler ne yapıyoruz?

Terzi Kazım: Bize eski kafa diyorlar.

Murat Öğretmen: Dünya değişimi elbette olacak. Sen 20 yıl önceki giysi modellerini biçip dikiyor musun? Dünya’yı yeni buluşları ile değiştirenler de insan. Değişim, insanlığın yararına gelişmeli. Sermaye, çeşitli pazarlama yöntemleri ile tüketici etkileyerek daha çok kazanma uğruna üretimden çok tüketim toplumu yaratıyor. Bu sadece aile ekonomimize zarar vermekle kalmıyor, Dünya’nın dengesini değiştiriyor. Doğa ihtiyaçlarımızı karşılayamayacak konuma gelecek. Yaşam alanlarımız hızla yok oluyor.

Terzi Kazım: Gençler teknoloji ile zaman geçiriyorlar. Her şeyi bizden iyi biliyorlar.

Murat Öğretmen: Elbette yaşam koşullarımız değişecek. Bizler 50 yıl öncesi gibi yaşama ayak direyenler değiliz. Teknolojiyi eğitimini alarak kullanmalıyız. Eğitimini almadan kullanıldığı zaman, insanların bilgisi ile üretilen, insan yaşamını kolaylaştıran teknoloji Akrep gibi kendimizi zehirleyerek ölürüz.

Terzi Kazım: İnsanların konuşmaları değişti

Murat Öğretmen: Türkçemiz bu gidişattan korkunç zarar görüyor.

Anne, baba / mama, papa

Dede, nine / Moruk

Günaydın, selam verme / hay, hey

Nasılsın?/ Na ber?

İyi günler / Bay, çav

Büyük, orta, küçük /Medyum, laç, sımon…

Terzi Kazım: Büyükleri ziyaret etme, mektup, kart yazma tarih oldu. Mesaj, yazıyorlar.

Murat Öğretmen: Biz yaşam biçimlerimiz ile çocuklarımıza örnek olmaz isek onlar değişim ve yenilik olarak algıladıkları bu rüzgâr ile savrulurlar.



Değişim!

Terzi Kazım: Gazeteci, Yazarlar, enteller yabancı kelime çok kullanır oldular. Bulmacalar da yabancı kelime kullanmaya başladılar. Artık çözmekte zorlanıyorum.

Murat Öğretmen: Devlet yöneticilerine, ailelere daha çok sorumluluk düşüyor. Bayramları sadece dini görevlerimizi yerine getirerek sınılamamalıyız. Bayram; sosyalleşme, paylaşma, üretme, saygı-sevgi, emeğe değer, doğru alışveriş ile ekonomi, sohbet, kültürü, sofra adabı, tarih, dini bilgi, eğitimi kendi içinde işleyişi yaşamı güçleştirir. Bayram öncesi hazırlıkları için kimler ile ne türden diyaloglar yaşadığımıza baktığımızda biz sunduğu katkıyı görebiliyoruz.

Terzi Kazım: İnsanlar buzdolaplarında sebze meyve çürütüyor. Elbise dolapları, kullanmadıkları eşya ile dolu.

Murat Öğretmen: Asıl sorun eğitim’de. Eğitim standartları düşük olan toplumlar içinde gösteriş hayranlığı var. Bilgi birikimden yoksun bırakılan insanlar; temel, öncelikli ihtiyaçlarını karşılamadan yeni çıkan ürünler ile farklılıklarını ortaya koyduklarını sanıyorlar. Yoksul toplumlar, eğitim seviyesinin düşük olmasından dolayı, yenilikten çabuk etkileniyor.

Bayramlar sosyalleşmedir.

Terzi Kazım: Bizi iletişim araçları ve reklamlar bozuyor

Murat Öğretmen: Kadın ve erkek Vücudu’nu, cinselliği, öne çıkararak ürün reklamları yapılıyor. Bundan en çok etkilenen ülkelere baktığımızda ekonomik ve siyasal alanda az gelişmiş ülkeleri görürüz. Sosyal bir devlet mevcut değilse; İş, yeterli gelir, demokrasi, parasız eğitim ve sağlık hizmetleri alamazsınız. Evlerinde kütüphane olmayan, kitap, gazete okuma alışkanlığı kazanmamış, sosyal ve siyasal yaşamdan soyutlanmış, ekonomik zorluklar içinde yaşama tutunanlar hangi bilgi ve bilinç ile reklamlar, diziler, sinema filmleri ile tüketim bağımlısı yapılanlar tüccarların etkisinden nasıl kurtulabilirler?

Terzi Kazım: Zenginler daha zengin olurken yoksul da çoğalıyor.

Murat Öğretmen: Kurtlar sofrasında zayıflama, tökezleme şansızın yok. Biri diğerinin kanını içerek güçlenir. Zirveye tırmananlar düşmemek için sürekli en yakınında duranın en zayıf anını kollayarak o an geldiğinde aşağıya iter. Biri diğerinden beslediği için, çıkan azalırken düşenler çoğalırlar. Bu alanlar, yönetim ve iktidarın ideolojisine bağlı el değiştirir.

Terzi Kazım: Maalesef öyle oluyor. Zengin’in parası fakir’in çenesini yorar.

Murat Öğretmen: Sosyal Devlet olmayınca; Bu çevrelerim, okudukları kitap, seyrettikleri film, gittikleri tiyatro, takip ettikleri gazete, gezdikleri tarihi yerler, mesleki çalışmaları, doğa, müze olmadığından zavallıca yaşarlar. Yıllarca aynı koşullarda yaşam sürer, aynı kelimeler ile kurulan aynı cümleler ile yüzlerce defa aynı konuları konuşurlar. Bu hastalıklı alanlarda eğitim ile gelişecek.

Terzi Kazım: Bizim zamanımıza göre her şey çok değişti.

Murat Öğretmen: Değişen sadece insanlar değil. Şehirler sokaklar yaşam alanlarımız değişti. Her yerleşim yerinin Bayram yeri vardı. Bugün yok. Bayramlık elbiselerimiz olurdu. Bugün yok. Bayram eğlencelerimiz olurdu. Bugün yok. Bayram şekerleri, şıraları olurdu. Bugün yok. Tüm olanaklar zorlanarak Bayram ziyaretleri yapılırdı. Bugün yok. Bayram gazeteleri olurdu. Bugün yok.

„Yok, olan değerler”

Terzi Kazım: Her şey elimizin altından kayıp gidiyor.

Murat Öğretmen: İnsanlar yaşam standartları yükseltmek ve kolaylaştırmak için icat icat ettikleri teknolojiyi; İdeolojik, askeri, siyasi ve ekonomik gücü ile eline geçirenler daha fazla kar ve baskı kurarak yönetimlerinin devamı için kullanıyorlar. Atom’u bulan Bilim insanı. İnsanlığını koruyarak Atom’u insanlığın yararına kullanabilir veya insanlıktan çıkarak insanlığı yok etmek için kullanabilir. Sorun, insan olup olmamakta.

Terzi Kazım: İnsani değerlerimizi yok ediyoruz.

Murat Öğretmen: Birey olarak, aile olarak, toplum olarak değerlerimizi yok ediyoruz. Bugün kaç çocuğun kendi oyuncağını yapma becerisi var? Kaç genç ihtiyacına göre tüketim yapıyor? Kaç aile toplanarak öğün vakti yemek yiyor? Kaç kişi çevre konusunda duyarlı?...

Terzi Kemal: Ne yapmalı?

Murat Öğretmen: İnsani değerlerimizi güçlendirerek korumalıyız. İhtiyaç fazlası israftan kaçınmalıyız. Zalimlere karşı boyun eğmeyip zulme karşı sesiz kalmamalıyız. Doğa’yı; canlı-cansız, renkli – renksiz, inançlı-inançsız, aynı dilden-farklı dilden, aynı görüşten-farklı görüşten… İnsanlar ile kardeşçe paylaşmalıyız. Doğa yaşar ise insan yaşamı sürer.

Terzi Kemal: Bize neler oluyor?



Hayırlı Bayramlar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder