Irkçılık terimi çoğunlukla, kendi etnik kültür
değerlerini tek kriter olarak belirlemek (etnik merkeziyetçilik), farklılık
korkusu (zenofobi), ırklar arasında birleşmelere ve ilişkilere karşıtlık ve
milliyetçilik gibi kavramları da anlatıyor olabilir. Irkçılık, sosyal
ayrımcılığı, ırklar arasında fark gözetilmesini ve soykırıma kadar varabilen
şiddeti haklı göstermektedir.
Irkçı terimi ise, normalde ırkçılığı destekleyen kimse
anlamında kullanılırken, 1940 yıllarından itibaren aşağılayıcı bir kelime
olarak kullanılır olmuştur, bu sebeple hangi grup veya düşüncenin ırkçı
sayılabileceği her zaman tartışmalı bir konu halini almıştır.
Irkçılık genel hatlarıyla incelendiğinde kendi kanını
taşıyan, aynı dili konuşan ve aynı soydan gelenlerin başka soylardan gelenleri
aşağılaması olarak algılanır. Ancak eksik bir bakış açısıdır. Gelişen teknoloji
ve gelişen ekonomik yapılar insanoğlunun tanımlarında çeşitli farklılıklar
getirmektedir. Bu farklılıklar ırkçılığın psikolojik, sosyal psikolojik ve
psikanalisttik açıklamalarını anlama zorunluluğuyla birlikte ırkçılığın normal
bir durum olmadığını bir "hastalık" olarak ele alınması gerektiği
gerçeğini sergiler.
Irk nedir?
İnsanlar deri ve saç rengi, boy uzunluğu, vücut biçimi
gibi fiziksel özelliklerine ve genetik olarak incelenebilen kan grubu gibi
biyolojik öğelere göre belli gruplara ya da ırklara ayrılır. Günümüzde
biyologlar fiziksel farklılıklardan çok ırklar arasındaki genetik
farklılıkların incelenmesiyle ilgilenirler. Irk incelemeleri biyoloji biliminin
yeni bir dalı olan nüfus genetiği alanına girer. Irklara ilişkin ilk
sınıflandırmalardan birini, Alman anatomi ve fizyoloji bilgini Johann Friedrich
Blumenbach (1752-1840) yaptı. Kafatası ölçümlerine dayanarak insan türünü beş
gruba ayırdı: Kafkasyalı(beyaz ırk) , Moğol, Etiyopyalı, Amerika Yerlisi ve
Malazyalı. Daha sonra bütün canlıları sınıflandıran İsveçli biyolog Carolus
Linnaeus (1707-78) deri rengine göre ayırt ettiği dört değişik ırk tanımladı.
Onu izleyen biyologlar da fiziksel özellikleri temel alan ırk grupları üstünde
çalıştılar. Ne var ki, bu tür sınıflandırmaların bilimsel ve kesin olmadığı
daha sonra anlaşıldı.
Irksal Farklılıkların Kökeni
Bilim adamları ilk insanların 350-500 milyon yıl önce
Afrika da yaşadığı, buna karşılık ırksal farklılıkların ancak 100 bin yıl önce
ortaya çıktığı konusunda birleşiyorlar. Böylece insanların aynı kökten
türediği, önce Eski dünyaya ardından da Yenidünyaya yayıldığı öne
sürülmektedir. Asıl yurtlarından uzaklara göç edince insanlar arasında
farklılaşmalar doğdu. Değişik fiziksel özellikleri olan halklar ya da ırklar
oluştu. Irkçılık, Irklar arasındaki fiziksel farklılıkların insanların
yeteneklerinde farklılıklar yarattığını ve bazı ırkların ötekilerden üstün
olduğunu savunan görüş ya da ön yargıdır. Bu görüşler insanları derilerinin
rengine göre beyaz, siyah, sarı, esmer ve kızıl olarak ayıran sınıflandırmaları
temel almıştır. Fransız etnoloji uzmanı Joseph Arthur Gobineau (1816-82)ve
sonradan Alman uyruğuna geçen İngiliz siyaset bilimcisi Houston Stewart
Chamberlain (1855-1927) ırklar arasında bir sınıflandırma yaparak, bunu beyaz
ırkın üstünlüğünü kanıtlayacak bir kurama dönüştürmek istediler. "Ari
ırk" kavramını ortaya atarak, bu ırkın insanlığın gerçekleştirdiği tüm
uygarlıkların tek yaratıcısı olduğunu savundular. Bu tezler Batı Avrupa'da
ırkçılığın körüklenmesine yol açtı. Bugün artık önemini yitirmiş olan bu savlar
arasında beyaz ırkın, başka ırklarla karışmadığı sürece gelişeceği de vardı. Bu
türden değerlendirmelere dayanan ırkçılara göre, beyaz ırktan olmayan insanlar
geri zekâlı, yeteneksiz ve ahlaksızdır. Irkçılar kendilerinden aşağı gördükleri
insanlara karşı ayrımcılık uygular, onlara hak ve fırsat eşitliği tanımazlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder